14 Ocak 2013 Pazartesi

İşlem Planına Bağlı Kalmak (Sadullah Karambol)

Diyelim ayrıntılı bir işlem planı yaptınız.
İşlem yapmak için gerekli kriterlerin veya “kuralların” da tamamını biliyorsunuz.
Bu kuralların hepsine uymak için kontrol listenizi de oluşturdunuz.
Bir para yönetim stratejisi belirlediğiniz için her işlemde ne kadar riske gireceğinizi ve risk-kazanç oranınızın ne olacağını da hesaplayabiliyorsunuz.
Günün hangi saatinde pozisyon açacağınızı, hangi zaman dilimlerinde pozisyonlarınıza göz atacağınızı, hangi pariteleri izlemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Daha ayrıntılı bir analiz için her işlemi izlemek adına Excel tablonuz da hazır. Herşey ço güzel.

Gerçek şu ki, bu işin en kolay kısmı. Benzetme yapmak gerekirse, neredeyse herkes milli takımımıızn stratejisini öğrenebeilir. Maçları izleyerek ya da maçlara giderek, TV’deki yorum programlarını izleyerek gazetelerin spor sayfalarını okuyarak, Fatih Terim ile yapılan söyleşileri izleyerek, her maçta futbolcularımızın sergileyeceği oyunu tahmin edebilir bir duruma gelebiliriz. Ancak, sadece aramızdan çok az kişi, bu bilgileri kullanarak defans oyuncularımız ile birlikte maç sırasında etkili bir hücum oyunu sergileyebilir. Diğer bir deyişle, çok az oyun kurucunun bir stratejiyi uygulama kapasitesi vardır.   

Tabii ki, stratejileri öğrenmek ile milli takımda oyun kurucu olarak oynamak arasındaki fark, trading planı yapmak ve bu plana bağlı kalmaktan çok daha büyüktür. Ama esas sorun, planı uygulayamadığımız taktirde planın ne kadar mükemmel olduğunun önemini yitirmesidir. Başlangıçta bir trading planını izlemek kolay gelebilir. Özellikle de ilk paragrafta belirttiğim noktaların tamamı dahilse. Gerçek para ile işlem yapanlar ise konunun sadece bundan ibaret olmadığının zaten farkındalar.

Tabii ki, stratejileri öğrenmek ve milli takımda oyun kurucu olarak oynamak arasındaki fark, trading planı yapmak ve bu plana bağlı kalmaktan çok daha büyüktür. Ama esas sorun, planı uygulayamadığımız taktirde planın ne kadar mükemmel olduğunun önemini yitirmesidir. Başlangıçta bir trading planını izlemek kolay gelebilir. Özellikle de ilk paragrafta belirttiğim noktaların tamamı dahilse. Gerçek para ile işlem yapanlar ise konunun sadece bundan ibaret olmadığının farkındalar.

En iyi trading planını bile raydan çıkarabilen üç temel hata vardır.  Bunlardan birincisi, planın parçası olmayan bir işlem yapmak; ikincisi planın parçası olan bir işlemi yapmamak; üçüncü hata ise, istatistiksel olarak önemsiz bir olaya dayanarak trading planının kurallarını değiştirmektir.

Planın parçası olmayan bir işlem yapmak son derece baştan çıkarıcıdır.
Bir oyuncunun, planın parçası olmayan bir işlem yapmasını sağlayacak pek çok neden vardır. Bir süredir kaybediyor ve kazanmak için can atıyor olabilirsiniz. Ya da bir galibiyet serisi yaşıyor bir daha yenilmeyeceğinize inanıyor olabilirsiniz. Büyük bir bankanın Türk Lirası’nda alıma geçeceği ipucunu duymuş olabilirsiniz (Bu ipucunun, Türk Lirası satmak isteyen bir bankadan gelebileceğini ve Türk Lirası satın alacak enayiler arayabileceğini aklınızda tutun). Eski bir stratejinin parçası olan birşey görebilirsiniz. Hatta piyasaya girmek için kumarı bile göze almış olabilirsiniz. Bu senaryoların hepsi tehlikelidir. Eğer kaybederseniz, kendinizi kötü hissedersiniz çünkü kuralların dışına çıkmanın bedelini ödersiniz. Bu durum psikolojik bir hasara bile neden olabilir. Eğer işleminiz kazançla sonuçlanırsa, sadece uzun vadede kâr getirmeyecek bir davranışa devam etmek için size cesaret verecektir.

Planın bir parçası olan bir işlemi atlamak da en yaygın hataların ikincisidir. Bu durumun da pek çok nedeni olabilir. Üst üste iki kere kaybetmiş olabilirsiniz ve diğer işlemi gerçekleştirmeye korkarsınız ancak girmediğiniz bu işlemin çok kazançlı olduğunu görürsünüz. Veya üst üste üç kez kazanınca bu durumun sonsuza kadar devam etmeyeceğini düşünebilirsiniz. Neden ne olursa olsun çok tehlikelidir. Duygusal bir oyuncunun, kurallarına uyan bir işlemden vazgeçtikten sonra o işlemin kazançlı olması veya kurallarına uymayan bir işlemin gerçekleştirilmesi ve sonunda kaybetmesi sık rastlanan bir durumdur. Bu hatalar, neden pek çok yatırımcının, işlem planlarının sonuçlarından en iyi şekilde faydalanamama nedenleri arasındadır. 

Küçük örneklem hacmine sahip işlemlere dayanarak kurallarınızı değiştirmek ise, yapabileceğiniz en tehlikeli şeydir. Var olan kurallarınıza göre 300 emir yerleştirdiniz diyelim. İnişler ve çıkışların olmasına karşın bu oldukça kârlı bir strateji olabilir. Daha sonra, arka arkaya 5 işlemde kaybettiğinizi düşünelim ki bu da oldukça mümkündür. Aniden, bu küçük örneklem hacmine dayanarak  yüzlerce işlemde test edilmiş kurallarınızı değiştirdiniz. Küçük bir işlem örneğine aşırı tepki vermek, sizi tehlikeli bir yola sokabilir. Eğer bu 5 kaybı telafi etmek için kurallarınızı değiştirirseniz aynen devam etmeniz halinde yaşamayacağınız çok daha büyük kayıp yaşarsınız. Tabii ki kurallarınızı zaman zaman yeniden değerlendirmek çok akıllıcadır. Ancak 5 işleme dayanarak çok büyük değişiklikler yapmayın.

Umarım bu örnekler, yolunuzda ilerlemenize ve işlem planınızı izlemenize yardımcı olur. Eğer kendinize neden planınızın gerektirdiği kadar kar elde edemediğinizi soruyorsanız, yukarıdaki öykülerden birinin sizin durumunuza uygun olup olmadığını kontrol edin. Bu örneklerden ders alın ve en başından itibaren disiplininizi bozmayın.

İşlem Yapmayı Nasıl Öğrenebilirim? (Brett N. Steenbarger, Ph.D)

Bana e-posta atan bir trader, görünüşte çok basit olan ama aslında o kadar da basit olmayan bu soru sordu: İşlem yapmayı nasıl öğrenebilirim?
İşe nereden başlayacağını bilmek çok zordur. Bu konuda eğitim alabileceğiniz pek çok hizmet olsa da bu hizmetler genellikle pahalı.  Trading konusunda çok hırslı olan ancak nakit parası olmayan bir trader için gerçekten önemli bir sorun.

Bu konuda benim görüşüm şu: Nasıl işlem yapılacağını öğrenmenin en iyi göstergeyi veya trading formasyonunu bulmakla hiçbir ilgisi yok.  İşin aslı, trading aynı satranç ve beyzbol gibi bir performans yeteneğidir.  Yani trading, zaman içinde bol bol uygulama yapılması ve geliştirilmesi gereken yeteneklerin bütünüdür.  Kişisel yardım psikolojisi veya trading seminerleri ekran önünde geçirilen zamanın ve formasyon tanıma, uygulama ve risk yönetimi ile ilgili kazanılan yeteneklerin yerini tutamaz.

İşte size bu öğrenme sürecini başlatmak ile ilgili birkaç ipucu:

1) İşe genel bir çatı üzerinden başlayın
Bir şirket için geliştirdiğim eğitim programında, alışları, satışları, trendleri, konsolidasyon alanlarını, piyasaların nasıl değer belirlediğini ve değer belirlerken zaman, fiyat ve hacmin karşılıklı etkileşimini anlamak için Jim Dalton’un Piyasa Profili (Market Profile) isimli çalışmasını genel çatı olarak kullandık.  Pek çok çatı bulabilirsiniz ancak Jim Dalton’un piyasalara giriş çatısının son derece pratik ve kolay kullanımlı olduğunu söyleyebilirim.  Aslında böyle bir çatı piyasalar hakkında düşünmenin bir yolu. Sık sık yeni traderlar, piyasaların gerçek anlamda nasıl çalıştığını anlamadan teknik formasyonları ve işlem stratejilerini öğrenerek işe başlar.

2) Gözlem yapın
Bu cümleyi tekrarlamaktan dilimde tüy birri siz de muhtemelen duymaktan bıktınız. Ancak öğrenme süreci boyunca sermayenizi ve ruh halinizi de korumalısınız! Yeterli bir hazırlık yapmadan piyasaya dalmak ve profesyoneller karşısında trading yapmak, zararlı trading alışkanlıkları ve duygusal alışkanlıklar edinmenin bir yoludur.  Kendi öğrenim sürecime ilk başladığımda, her gün, EURUSD, USDJPY, GBPUSD paritelerinin grafiklerini sürekli inceledim. Şimdiye kadar binlerce grafik incelediğimi söyleyebilirim. Bu grafikleri her gün incelemek bant hareketlerini, kırılmaları piyasa hareketlerindeki formasyonları görmemi sağlıyordu. Sermayenizi riske atmadan önce gözünüze eğitim verin. Bir veya iki formasyonu çok iyi öğrenin ve stratejinizi bu formasyonlar üzerinde geliştirin. Trading blogları ve bu konu ile ilgili yazılmış kaynaklar, başlangıç için çok faydalı olabilir.  Trading ile geçiminizi sağlama konusunda çok acele etmeyin. Bu pek çok insanın dayanabileceğinden daha büyük bir baskı oluşturur.

3) Simülasyon ile Başlayın
Evet evet, sanal parayla yapılan işlemlerin gerçek işlemlerle alakası olmadığını biliyorum.  Basketbol ve futbol oyuncularının rekabet içeren oyunlar oynamasının ve satranç şampiyonlarının, turnuva dışında pratik yapmalarının belli bir nedeni var.   Simülasyon sayesinde gönül rahatlığı içinde hata yapabilir ve gerçek performansta para kaybetme riskinden önce bu hatalarınızdan birşeyler öğrenebilirsiniz.  Bu, aynı zamanda para kazanma baskısı olmadan yetenek geliştirme konusunda da faydalı olur. Eğer deneme hesabıyla para kazanamazsanız, gerçek hesapta da para kazanma ihtimaliniz oldukça düşük demektir. Simülasyon, öğrenme ve yapma arasında bir köprü kurar ve son derece önemli bir yetenek geliştiricisidir.  Ninja Trader gibi ücretsiz simülasyon programlarından faydalanabilirsiniz.  Bu programlar sayesinde pratik yapabilir ve nasıl ilerlediğinizi görebilirsiniz.

4) Trader Gibi Düşünmeye Başlayın
Trader gibi düşünmek, traderların piyasayı, ekonomiyi, haber açıklamalarını değerlendirirken hangi noktalara dikkat ettiğini görmektir. Bunun için, Wall St. Journal, Financiel Times ve The Economist gibi yayınları takip ediyorum.  Ayrıca da internette yer alan pek çok trading blogunu da takip ediyorum. Bu sayede, haberler ve güncel olaylar arasında olan bitenler hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. 

Tradinge yeni başlayan birisi olsaydım herşeyi olabildiğince basit tutardım. Piyasadaki bantları tanımlamayı, piyasaların ne zaman bant seviyeleri arasında kalacağını ya da seviyelerin ne zaman kırılacağını ve trend oluşumunu öğrenerek işe başlardım.  Sadece iki kurgu kullanırdım.  kırılma işlemleri ve bandın bir ucundan diğerine hareket eden “ortalama dönüşler”.  Herşeye sıfırdan başlayıp formasyonlar ile ilgili deneyim elde ettikten sonra stop seviyelerini ve hedef seviyeleri belirlemeyi öğrenirdim.

Piyasa, trading profesyonellerinin yer aldığı bir turnuva gibidir ve başarı için gerçekten çok çalışmak gereklidir.  Belli bir programınız, yeteneklerinizi geliştirecek bir yöntem ve başarılarınızdan ve başarılarınızdan ders çıkarmanın bir yolunu bulmanız halinde büyük ihtimalle başarılı olursunuz. 1970’li yılların sonlarından beri trading yapsam da kendimi hala piyasada bir öğrenci gibi hissediyorum. Sürekli bir öğrenme ve sürekli bir gelişim içinde olmalısınız. Başarılı traderlar, bu öğrenme eğrisini onu kucaklayarak devam ettiren yatırımcılardır.

Başarılı İşlemler (Stephan Richmond)

Başarılı işlemler yapmak, kesinlikle çok kolay bir iş değildir. Bunun için zaman, piyasa bilgisi, piyasa anlayışı ve kişisel kontrol gerekir. 

Döviz piyasalarında size sürekli olarak para kazandıracağını söyleyen bir insan pek güvenilir değildir.  Döviz piyasası, yapısı gereği dalgalı bir piyasadır.   Kaldıraçlı bir piyasa olması volatiliteyi katlayarak arttırmaktadır.  Bu nedenle yapısı gereği tutarsız olan çok “hızlı bir piyasadan” bahsediyoruz.  Bu kurala uygun olarak, başarılı işlemler yapmak için, bir yatırımcı teknik ve temel verileri göz önünde bulundurmalı ve piyasa algısı ve piyasa beklentisine dayanarak kendi iradesine dayalı destekli kararlar vermelidir.  Bir işlemi doğru bir şekilde zamanlamak, başarılı işlemler gerçekleştirmede belki de en önemli değişkendir ancak kaçınılmaz olarak yatırımcıların yanlış zamanlamalı kararlar verdiği durumlar olacaktır.  Her işlemde kar elde etmeyi beklemeyin.

Bir yatırımcının, karlı işlemler yapabilmesi için sahip olması gerekenleri sıralayalım:

Kaybetmeyi göze alabileceğiniz bir parayla işlem yapın.
FX piyasalarında yapılan işlemler spekülatiftir ve kayıpla sonuçlanabilir. Ancak aynı zamanda heyecan verici ve yorucudur ve bağımlılık yapabilir.  Para ile ne kadar çok içli dışlı olursanız, net bir kafayla karar vermeniz de o kadar zorlaşır.  Kazandığınız para çok değerlidir ancak ayakta kalmanızı sağlayacak para ile asla işlem yapmamalısınız.

Piyasanın durumunu belirleyin.
Piyasa ne yapıyor? Yükseliyor mu yoksa düşüyor mu? Bant içinde mi hareket ediyor? Trend var mı? Trend güçlü mü zayıf mı? Çok uzun süre önce mi başladı yoksa yeni oluşan bir trend gibi mi duruyor? Piyasa durumu ile ilgili daha net bir resim almak, başarılı bir işlemin alt yapısını oluşturur.

Hangi zaman diliminde işlem yapacağınızı belirleyin.
Pek çok yatırımcı, ne zaman çıkmak isteyeceğini hiç düşünmeden piyasaya girer. Herşeyden önce amaç para kazanmaktır.  Bu doğrudur ancak işlem yaparken, gerçekleşmesi beklenen hareketler göz önünde canlandırılmalıdır.  Bu canlandırma içinde, belli bir süre içindeki fiyat gelişimi de bulunur.  Buna bağlı olarak da çıkış fiyatı konusunda fikir de söz konusudur.  Bunun önemi, işleminizi zihinsel olarak göz önünde bulundurmaktır ve piyasadan ne zaman çıkacağınızı tam olarak bilmek olanaksız olmasına karşın, güniçinde ‘scalping’ (piyasadan birkaç puan almaya çalışmak) işlemi mi yoksa daha uzun vadeli işlemler mi yapacağınızı önceden belirlemek önemlidir.  Bu aynı zamanda da hangi grafik periyoduna bakacağınızı da belirler. Eğer gün içinde pek çok işlem yapıyorsanız, teknik analizinizi günlük grafiklere dayandırmanın pek bir mantığı olmayacaktır. Muhtemelen 30 dakikalık veya saatlik grafikleri analiz etmeniz daha faydalı olacaktır.  İlave olarak, farklı finans merkezleri piyasaya giriş çıkış yaptığında, az çok volatilite ve likidite olacağından ve piyasa hareketleri üzerinde etkisi olacağından, farklı vadelerde işlem yapmayı bilmek de önemlidir.

İşleminizin zamanını belirleyin.
Potansiyel bir piyasa hareketi konusunda haklı çıkabilirsiniz ancak işleme girdiğinizde çok erken davranmış veya çok geç kalmış olabilirsiniz.      Zamanlama faktörleri iki aşamalıdır. CPI, Perakende Satışlar veya ABD Merkez Bankası kararları gibi beklenen bir piyasa hareketi, zaten yolunda olan bir hareketi birleştirebilir.  Hareketinizi zamanlamak, beklenenleri bilmek ve işleme başlamadan önce bütün faktörleri hesaba katmak demektir.  Teknik analiz, bir hareketin ne zaman ve hangi fiyatta gerçekleşebileceğini tanımlamanıza yardım edebilir.  Teknik analiz konusunu daha sonra ayrıntılı olarak değerlendireceğiz.

Şüpheye düşerseniz uzak durun.
Eğer bir işlem konusunda emin değilseniz ve tereddüt yaşıyorsanız olduğunuz yerde kalın.

Mantıklı işlem boyutlarında işlem yapın.
Teminatlı işlem yapma, fx yatırımcısının çok büyük miktarda kaldıraç kullanabilmesini sağlar; Yüksek kaldıraçla işlemler yapmak bir hesapta çok büyük karlara veya zararlara neden olabilir.  Piyasaya yeniden girmek veya diğer paritelerde işlem yapmak için işlemlerinizi ölçeklendirmek genellikle daha akılcı bir yoldur. Kısaca, potansiyel olarak sizi devre dışı bırakabilecek miktarlarda işlem yapmayın ve bütün yumurtalarınızı aynı sepetin içine koymayın.

Piyasa algısını ölçün.
Piyasa algısı, piyasanın, piyasa hakkında genel hislerini anlamak ve ne yaptığını ve ne yapacağını kestirebilmektir. Temel olarak trendle ilgili bir durumdur. “Trend sizin dostunuzdur,” sözünü muhtemelen duymuşsunuzdur. Bu temel olarak, başarılı işlemler yapmak için güçlü bir trendle aynı yönde olmanız anlamına gelir. Bu tabii ki çok basit bir durumdur. Trendin her an geri dönüş yapabilme kapasitesi vardır. Ancak teknik ve temel veriler, trendin ne kadar zaman önce başladığını ve güçlü mü yoksa zayıf mı olduğunu gösterebilir.

Piyasa beklentisi

Piyasa beklentisi, açıklanacak haberler göz önüne alındığında çoğu insanın beklentisi ile ilgilidir.  Eğer insanlar, bir faiz oranının yükselmesini beklerse ve yükselme yaşanırsa, o zaman genellikle çok büyük bir hareket olmayacaktır çünkü bu bilgi piyasa tarafından çoktan ‘hesaplanmıştır'.

Diğer yatırımcıların kullandığını kullanın.
Mükemmel bir dünyada yaşıyor olsaydık, her yatırımcı 14 günlük RSI göstergelerini kullanır ve işlem kararlarına buna dayalı olarak verirdi.  Durum böyle olduğunda, RSI göstergeleri 30 seviyesinin altına düştüğünde herkes alış yapacak ve sonuç olarak da fiyatlar artacaktır.  Söylemeye gerek yok, mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz ve piyasa katılımcılarının hepsi, aynı teknik göstergeleri kullanmıyor, aynı trend çizgilerini çizmiyor ve aynı destek & direnç seviyelerini görmüyor.  Kullanılan görüşlerin ve tekniklerinin bu kadar çeşitli olması da fiyatlardaki değişkenliğe neden oluyor.  Ancak yatırımcılar çok sınırlı teknik araçları kullanma eğiliminde.  Bunlardan en yaygın olanı 9 ve 14 günlük RSI göstergeleri, aşikar trend çizgileri ve destek seviyeleri, fibonacci geri çekilme seviyeleri, MACD ve 9, 20 ve 40 günlük üssel hareketli ortalamalar.  Çoğu yatırımcının baktığına ne kadar yaklaşırsanız, tahminleriniz de o kadar doğru çıkacaktır.  Bunun nedeni basit aritmetiğe dayalıdır. Belli bir fiyatta satın alanların sayısı, satanların sayısından çok olursa piyasa o fiyatı yükseltir veya tersi gerçekleşir.

Daha Az İşlemle Daha Çok Kazanın: Planınıza Nasıl Güvenebilirsiniz? (Boris Schlossberg)

Trade etmeye bayılıyorum. Günde 10, 20, 30, 40 … ne kadar çok olursa o kadar keyifli! Herşeyden önce, kendisine karşı dürüst olan herkes, yatırımın sadece para için değil aynı zamanda da heyecan için olduğunu kabul edecektir. Bir yatırımcı için, piyasanın onun istediği yönde hareket etmesi kadar keyif verici bir şey olamaz. Bu tam anlamıyla seçimle edinilmiş bir bağımlılık ve hepimiz de bir dereceye kadar bağımlıyız.

Herşeyden önce, yatırım bir tutkudur. İnsanların pazartesi gününü sabırsızlıkla beklediği kaç iş biliyorsunuz (hatta bizim durumumuzda Pazar gecesini) ? Çok yakından ilgilendiğimiz ve son derece keyif aldığımız bir ortamda bulunduğumuz için hepimiz çok şanslıyız. Ancak yatırım da bir iştir. Yatırım işinin soğuk gerçeği ise, ne kadar çok işlem yaparsanız o kadar çok kaybedeceğinizdir.

Tabii ki bu kuralın istisnaları da var. Bazı yatırımcılar, sık işlem yapma konusunda son derece yeteneklidir ve günde yaklaşık 200 işlem yaparak kar elde ederler. Ancak bu tarz işlem yapan yatırımcıların sayısı çok azdır. Onlara yatırımın “aptal dahileri” diyorum çünkü fiyat hareketi konusunda doğa üstü bir duyguları vardır. Geriye kalan biz faniler içinse, hızlı işlem yapmak genellikle mantıklı değildir. Avrupa seansında yüzlerce pip kara geçip Kuzey Amerika işlem saatleri başladığında kazandıklarımın hepsini geri verdiğim çok oldu.

Sık işlem yapmak, genellikle fiyat hareketi rastgele olduğu için çok zordur. Piyasaya ne kadar sık girerseniz, diğer tarafta bir canavar emrinin tam önüne düşme ve akışın altında kalma ihtimaliniz artar.

Herşey yolunda giderken, disiplin ve sabır konusunda ahkâm kesmek kolaydır ancak biz kusurlu insanların böyle bir tavsiyeye uymasını beklemek pek de gerçekçi değildir. Bu yüzden, net varlığımıza ciddi bir hasar vermeden kumar iç güdülerimizi serbest bırakabileceğimiz bir çöp hesabı sahibi olmak önemlidir.

Bu kadar çok aracı kurumun, mikro hesap açma önerisiyle, çöp/kumar hesabı açmak o kadar kolay olmayabilir. İşin anahtarı, gerçek hesabınızda mantıklı ve disiplinli işlemler yapmak, içgüdüsel işlemlere ise çöp hesabınızdan girmektir. Eğer Daha Az İşlemle Daha Çok Kazanma görüşünü gerçekçi bir şekilde izlemezsek, en azından ihtiraslarımızın hasarını en aza indirmeyi denemeliyiz.

Planınıza Güvenme

Hayatın en büyük ironilerinden birisi, yatırımcı olarak kendimize çok fazla güvenmememiz. Ben de dahil olmak üzere pek çok yatırımcı, bu konuya, kapasitemiz konusunda aşırı bir kibir ve yatırım planlarımıza karşı son derece düşük bir güvenle yaklaşıyoruz. Konu yatırım olunca, kendimizi en fazla baltalayan konu gene kendimizdir.

Arka arkaya yaşanan birkaç başarısızlıktan sonra, aniden aylardır çok memnun kaldığımız plan pencereden uçup gider. “Piyasadan paramızı geri almayı denerken,” içgüdüsel işlemler yapmaya başlarız ve hesabımız kısa süre içinde erimeye başlar.

Yatırım ile ilgili en çıldırtıcı konu, herşeyi doğru yapsanız bile sürekli olarak hatalı çıkmanızdır. Başka hiçbir meslekte (belki bir de meteorolojide), bu kadar yüksek başarısızlık kabul edilemez. Örneğin diş hekimliğinde, dolgu yapmayı bir kere öğrendikten sonra, aynı işlemi yüzlerce hatta binlerce kere hata yapmadan tekrarlayabilirsiniz. Yatırımda, özellikle de sık yapılan günlük işlemlerde günde en az birkaç kere hata yapma olasılığınız vardır.

Peki planımıza güvenmeyi nasıl öğrenebiliriz? Pratik yapın, pratik yapın, pratik yapın. Yatırım sadece sayısız tekrarla ustalaşılabilen bir spor gibidir. Pek çok yatırımcının yaptığı en büyük hatalardan birisi, herşeyi deneme hesabında öğrenmeleridir. Bence, deneme hesaplarının pek bir fonksiyonu yoktur. Yanlış bir kontrol duygusu geliştirir ve özellikle de “milyon” dolarlık deneme hesabı ile işlem yapıyorsanız, önem duygusu çoğalır. Deneme yatırımları sadece bir açıdan faydalıdır – işlem platformunu öğrenmenize yardımcı olur. Bunu öğrendikten sonra gerçek parayla işlem yapmalısınız çünkü, oyunun içinde gerçekten yer almadıkça işlem yapmanın psikolojik baskısıyla tanışamazsınız.

Pek çok Forex işlem platformunun faydası,  işlem büyüklüğünü 10 K kadar düşük bir oranda yapılandırabilir ve böylece hem gerçek parayla işlem yapar hem de eğitiminiz için çok fazla “gerçek para” ödemek zorunda kalmazsınız. Ne kadar çok işlem yaparsanız, gerçek piyasa koşulları altında işin karmaşıklığını o kadar çok öğrenir ve giderek daha sabırlı olursunuz. Planınıza ne kadar çok güvenmeye başlarsanız da, kendinize olan güveniniz de bir o kadar artar.

Risk ve Kazanç

Yatırımda uygun risk ve kazancı nasıl belirlersiniz? Büyük bir metropolün şaşkın ve küresel ısınma etkisinde olan havası gibi yatırım da son derece gevşektir ve oldukça yüksek dalganma sergiler. Bu nedenle, risk ve kazanç konusu, o anın koşullarına göre sürekli değişir. Risk ve kazanç üzerindeki geleneksel görüş, oranın 2'ye 1 olmasıdır – işlem başına kullandığınız pip sayısının yarısını riske atmaktır. Bu şekilde, eğer kar hedefiniz 100 pip ise, o zaman stop emrinizde 50 seviyesine yerleştirilmelidir.

Teorik olarak, bu kulağa korkunç bir plan gibi gelebilir. Para kazanmak için 10 işlemin 4’ünü doğru yapmalısınız. Ancak bu ilkeyi uygulamaya koyan tek bir gerçek yatırımcı ile tanışmadım. Analistlerden, stratejistlerden, yatırım koçlarından, kahvaltı parasını bile işleme yatıran pek çok diğerlerinden bu konu üzerinde pek çok tavsiye aldım ancak geçimini piyasadan kazanan hiç kimsenin gerçekten 2:1 oranını kullandığına şahit olmadım.

Neden?


Esas neden, daha önce işlem yapmamış pek çok insanın, piyasada kar etme gibi bir durumun söz konusu olmadığını fark etmesidir. Sadece risk vardır. Piyasa, emirleriniz üzerine kar üreten fabrika değildir. Aslında, piyasa, amacınızı bozmak için elinden ne geliyorsa yapar. 200 pip kar hedefiyle birlikte 100 pip risk aldığınız bir işlem düşünün. Başlangıçta, işlem sizinle istediğiniz yönde ilerliyor ve değişken kar/zarar oranı çabucak +199’a çıkıyor. 2:1 stratejinizde son derece katı olduğunuzdan, kar hedefine ulaşmayı ve sonra başka bir işlemle devam etmeyi planlıyorsunuz. Bilin bakalım ne oldu? Piyasa aniden sendeledi ve 200 puanlık kar hedefinize ulaşmadan döndü. Kâr yolunda ilerleyen bir işlemin kısa süre içinde zarara dönüşmesini ve stop seviyenizden düşmenizi korku içinde izlediniz. Kaybınız tam olarak neydi? Kağıt üzerinde 100 puan olabilir ancak gerçekte 299 puan (Stop emrinizdeki 100 puan ve tanımlamadığınız 199 puan). "Teorik" 2:1 risk oranının sandığınızdan çok daha güvenilmez olduğu gerçek hayat yatırımına hoş geldiniz.

İşin gerçeği, piyasada kar konusunda öngörü yapılamaz. Kontrol edebileceğiniz tek konu risktir. Bu nedenle her zaman iki birimle işlem yapıyoruz. Bu nedenle ilk hedeflerde alış yapıyoruz ve bu nedenle gayretli bir şekilde, iz süren emirlerimizle riski kontrol edebiliyoruz. Bu biraz karışık gelebilir ancak risk ve kazanç konusunda nasıl hareket edeceğimizi öğrenmenin de tek yolu.

Boris Schlossberg, Wall Street yatırım kariyerine, bundan 20 yıl önce Drexel Burhnam Lambert’de başladı. Hisse senetleri ve opsiyonlardan, hisse senetleri vadeli işlemleri ve dövize kadar Amerika'da piyasadi neredeyse her finans ürünü ile işlem yaptı. Piyasa bilgilerini analiz etme ve yatırımda kullanma konusunda doğuştan gelen kapasitesi sayesinde herkesçe tanınan ve takdir edilen bir piyasa profesyoneli oldu.

Artık, piyasa ne zaman hareket etse, pek çok organizasyon durum hakkında Schlossberg'e danışıyor. CNBC'nin "Squawk Box" adlı programına haftada bir katılıyor ve Bloomberg radyo ve televizyonunda düzenli olarak yorum yapıyor. Günlük döviz araştırmasına, Reuters, Dow Jones ve Agence France Presse internet sitelerinde geniş bir yer veriliyor ve dünyada pek çok gazetede yer alıyor. Schlossberg, SFO Magazine, Active Trader ve Hisse Senedi ve Emtiaların Teknik Analizi gibi pek çok yayında yazısı yayınlanmıştır. Aynı zamanda "Döviz Piyasası Teknik Analizi" kitabının yazarıdır ve Kathy Lien ile birlikte "Milyoner Yatırımcılar: Sıradan İnsanlar Nasıl Wall Street’de Kendi Oyunlarını Oynuyor? " kitabının da yazarıdır.

Disiplin Olmadan Olmaz (Sadullah Karambol)

Bir Forex yatırımcısının piyasada elde ettiği başarı, doğrudan yatırım disiplinine sahip olup olmamasına bağlıdır. Yatırım disiplini bu oyunun % 90’ını oluşturur. Formül çok basit: Disiplinle yatırım yaparsanız kazanır; disiplinsiz hareket ederseniz ise kaybedersiniz.
Herhangi bir düzeyde yatırım başarısı elde etmek istiyorsanız her şeyden önce belli bir disiplin edinmelisiniz. Harcadığınız zamanın tamamında, her işlemde ve her gün yatırım disiplini kesinlikle istisnasız uygulanmalıdır.

1.Piyasa disiplinli olduğunuz zaman size para öder

Belirli bir disiplin dahilinde yatırım yapmak cebinize para girişini arttıracak, para çıkışını ise azaltacaktır. Piyasalar ile ilgili değişmeyen tek gerçek disiplinin artmış kâra eşit olmasıdır.

2. Her gün her işlemde disiplinli olun ki piyasa size karşılığını versin. Ancak geçirdiğiniz zamanın tamamında disiplinli değilseniz, disiplinli olduğunuzu iddia etmeyin.

Disiplinli olmak son derece önemlidir ancak sigara içmeyi bıraktığınızı söyler gibi disiplinli olduğunuzu söyleyemezsiniz. Eğer çevrenizdekilere sigarayı bıraktığınızı söylüyor ancak günde bir tane gizli gizli sigara içiyorsanız, sigarayı bırakmış sayılmazsınız. Eğer on işlemden dokuzunu disiplin altında yapıyorsanız, disiplinli bir yatırımcı olduğunuzu iddia edemezsiniz. Disiplin dışında yapacağınız bir işlem bile, gün içindeki genel performansınızı gerçekten etkileyecektir. Disiplin her işlemde uygulanmalıdır.

“Piyasa size karşılığını verecek” dediğimde, bunun anlamı bir emir üzerinde inatçı olup çok uzun süre ısrar etmeniz gerektiği” değildir. Bunun anlamı “zararın neresinden dönülse kar olacağıdır”. Bu nedenle, bir işlemde 200 $ kaybettiysem ancak o işlemde ısrar ederek 1000$ kaybetme ihtimalim varsa, o işlemi kısa sürede kapattığım için ekstradan kaybedeceğim 800 $ “cebimde” kalmış olur.

3. Arka arkaya kayıplar yaşıyorsanız pozisyon büyüklüğünüzü mutlaka azaltın

Başarılı tüm yatırımcılar bu kurala bağlı kalır. Bir sonraki işlemde işleminizi bir lota indirerek oldukça para kurtarmak varken neden işlem başına 5 lotla devam edesiniz ki? Eğer arka arkaya kaybetmiş iki işlemim varsa, pozisyon büyüklüğünü mutlaka bir lota indiririm. Eğer sonraki iki işlemim karlıysa, o zaman pozisyon büyüklüğümü eski miktarına çıkarabilirim.

5. Bir metodoloji geliştirin ve bağlı kalın. Metodolojilerinizi her gün değiştirmeyin.

“Öğrencilerimden”, işlem yapmaları için gerçekleşmesi gereken belirli piyasa gereksinimlerini (sistemlerini) yazmalarını istiyorum. Aslında metodolojinin ne olduğu çok da umurumda değil ancak işlem yaparken mevcut olması gereken bir dizi kurallarının, piyasa sistemlerinin veya fiyat hareketlerinin olduğuna emin olmak istiyorum. Bir oyun planınız olmak zorunda. Eğer kanıtlanmış bir metodolojiniz varsa ancak belli bir işlem seansında pek de işe yaramıyorsa, akşam eve gittiğinizde yeni bir yöntem geliştirmeye çalışmayın. Eğer metodolojiniz, işlem seanslarının yarısından fazlasında işe yarıyorsa bağlı kalın.

6. Mutlaka bir sonraki gün oyuna devam etmek isteyeceksiniz.

Asla karşılayacağınızdan daha fazla para kaybettiğiniz bir duruma düşmemeye çalışın. İşlem yapmak istemek ancak hesabınızdaki miktar çok düşük olduğundan ve aracı kurumunuzun, biraz daha para yatırana kadar devam etmenize izin vermediğinden işleme devam edememek çok kötü bir duygudur.
Öğrencilerime, performansları için günlük maksimum işlem zararı limiti koymalarını söylüyorum. Örneğin, günlük zararınız asla 500 $’ı geçmemelidir. 500 $ kayıp limitine ulaştığınızda, bilgisayarınızı kapatmalı ve o günü tatil ilan etmelisiniz. Yarın nasıl olsa kaldığınız yerden devam edeceksiniz.

7. Kayıplarınızı kapatın

Açık olan bir pozisyonunuz zarara geçti diye "kaybetmiş" olmazsınız. Ancak, işlemin kötüye gittiğini anladığınızda işlemi kapatmadığınızda kaybedersiniz. İçgüdünün bu kadar güçlü bir piyasa göstergesi olması bana çok büyüleyici gelmiştir. İçinizden bir ses pozisyonunuzun kötüye gideceğini söylüyorsa muhtemelen gidecektir ve o pozisyona son verme zamanı gelmiştir.

Her yatırımcının, seans boyunca kaybeden bir işlemi vardır. Benim için sıradan bir yatırım günü, % 33 kaybeden işlem, % 33 başabaş işlem ve % 33 kazanan işlemdir. Kaybeden işlemlerimi çok kısa bir süre içinde kapatıyorum ve bana çok büyük bir maliyetleri olmuyor. Bu nedenle, gün içindeki işlemlerin üçte ikisini kaybetsem veya avanssız kapatsam da eve kazanmış olarak dönüyorum.

8. İlk kayıp en iyi kayıptır

Pozisyonunuz  kötüye gittiğini fark ettiğiniz anda, derhal kapatmak en iyisidir. Çevrenizdekilerin “dur bakalım daha ne olacağı belli değil” ve “endişelenme düzelecektir” gibi sözleri genellikle gerçekçi değildir. Bu cümlelerden birisi sarf edildiğinde, yatırımcı işlemin kötüye gittiğini, düzelmeyeceğini ve gitme zamanının geldiğini anlamalıdır.

9. Eğer işleminiz belirli bir zaman çerçevesi içinde ilerlemiyorsa, kapatma zamanı gelmiştir

Bu kural, sermaye akışı teorisi ile ilgilidir. Piyasayı farklı yönlere iten yatırım sermayesidir. Alış emirlerinin fazlalığı veya dengesizliği, piyasayı yükseltecektir. Satış emirlerinin fazlalığı ise piyasayı düşürecektir.

Fiyat durağanlığı mevcutsa (genel olarak yatırım seansı boyunca sık sık yaşanır), piyasa ve yatırımcıları bize o an için, geçerli emir ve tekliflerden mutlu veya tatmin olduklarını söylemektedir.

Bu gibi zamanlarda piyasada olmak istemezsiniz. Piyasa hiçbir yere gitmek istemiyor demektir. Zaman, sermaye ve duygusal enerji kaybıdır. Piyasanın biraz ısınmasını bekleyip emir yerleştirmek daha iyidir.

10. Asla büyük kayıp yaşamayın. Büyük kayıplar canınızı yakabilir.

Lütfen daha önceki kuralları yeniden gözden geçirin. Bu kurallara bağlı kaldığınız takdirde, bu kuralı da ihlal etmezsiniz.
Büyük kayıplar, kazançlı bir gün yaşamanızı önler. Kazanmak için çok uğraştığınız pek çok küçük kazancı silip süpürür. Büyük kayıplar aynı zamanda sizi psikolojik ve duygusal olarak "öldürür." Bir yatırım sonrası yaşadığınız büyük kayıptan sonra güveninizi geri kazanmak çok zaman alabilir.

11. Koşmadan emin adımlarla ilerleyin

Kısa süre içinde büyük kazanç elde eden bir yatırımcı tanımıyorum. Hiçbir işleme, çok kazanacağınızı düşünerek yaklaşmamalısınız. Kazanacağınız durumlar da olabilir ancak benim büyük kazanç yaşadığım işlemler yetenekten değil şanstan yaşanmıştır.
Yatırım amacım, küçük kazançlar elde etmektir ancak yatırımlarım sürekli devam ettiği için (ve biraz da şansın yardımıyla) FED beklenmedik bir şekilde piyasaya girdi ve istemeden de olsa kazancım büyük oldu. Ancak bu durum son on yılda en çok beş kez başıma geldi.

12. Tutarlılık, güven ve kontrol sağlar

Sabah bilgisayarınızı açarken, kurallara uygun olarak oynadığınızda, disiplin ile yatırım yaptığınızda ve metodolojinize bağlı kaldığınızda muhtemelen başarılı bir gün geçireceğinizi bilmek çok güzel bir duygudur.

Kaybettiğim günlerin bir elin parmağını geçmediği yıllarım oldu. Sizce de bu tutarlılık kendime son derece güvenmeme neden olmuyor mu? Her gün para kazanacağımı biliyorum. Neden aksini düşüneyim ki? Her gün biraz kazanmak, yatırım seansında kendimden emin ve kontrollü bir biçimde yatırım yapmamı sağlıyor.

Daha önceki bir kuralı anımsayın: Eğer her gün biraz kazanırsanız o zaman daha büyük yatırım yapma hakkınız olur. Böylece, Disiplin Kurallarına uyarak, “az kazancınız” çok daha karlı günlere dönüşecektir.

13. Kazançlarınızı nasıl koruyacağınızı öğrenin

Kazançlı işlemlerinizi çekmenizin net etkisi, her işlem başına artmış kazanç ortalamasının yanı sıra, kayıplarınızı da önceden tanımlanmış risk parametreleri dahilinde tutmak olur.

Kayıplarınızı asla sürdürmemelisiniz. Eğer yatırım hacminiz, bir lottan daha fazla ise ve işleminiz kaybediyorsa, pozisyonun tamamını kapatmalısınız. Eğer işlem boyutunuz, bir lottan daha fazla ise ve işleminiz kazanıyorsa, ilk fiyat hedefinizde pozisyonunuzun yarısını kapatarak çıkmak en iyisidir.

Eğer koruyucu zarar durdur emirleri ile işlem yapıyorsanız, yatırım boyutundaki değişikliği yansıtacak bir değişiklik yapmalı (unutmayın pozisyonunuzun yarısını kapattınız), durdurma fiyatını ise, pozisyonun kısa mı uzun mu olduğuna ve başlangıç yatırım giriş fiyatınıza bağlı olarak değiştirmelisiniz. Artık sağlam para ile oynuyorsunuz. Kalan pozisyonda kayıp yaşayamazsınız ve kendinizi güvene aldınız. Pozisyonunuza bağlı olarak piyasanın yukarısına veya aşağısına birkaç tik için emir sınırı koyun, arkanıza yaslanın ve rahatlayın.

14. Aşırı analiz yapmayın. Ertelemeyin. Tereddüt etmeyin. Yoksa kaybedersiniz

Size yatırımcıların kaç kere mahvolmuş bir şekilde ofisime gelip piyasanın yönünü “bildiklerini” ancak pozisyonu yerleştiremediklerini söylediklerini anlatamam. Onlara neden işlem yapmadıklarını sorduğumda ise, verdikleri cevap hep aynı: Piyasayı takip etmek istemediler. Mümkün olan en iyi fiyatı (ki hiç olmadı) beklediler veya üç piyasa göstergesinden sadece ikisi vardı ve üçüncü göstergeyi bekliyorlardı.

Bu erteleme ve tereddüt etmenin tek sonucu, yatırımcı, piyasa yönünü doğru tahmin etmiş ancak işlem üzerindeki karı sıfır olmuştur. İşlem yapmadıkça bu işte para kazanmamız mümkün değil. Bir işlemi çok ayrıntılı incelemeyin. İşlemi yapın ve yönetmeye başlayın. Eğer hatalı gidiyorsanız kapatın. Ancak işlemi yapana kadar asla haklı olamazsınız.

15. Mutlak adaleti yönlendiren piyasanın kendisidir

Piyasa istediği yöne doğru ilerler. Bizim hakkımızda durup düşünmez. Favoriler üzerine oynamaz. Ayırım yapmaz. Hiç kimsenin canını kasıtlı olarak yakmaz. Piyasa her zaman haklıdır. Piyasaya saygı duymayı öğrenmek zorundasınız. Eğer kurallara göre oynamazsanız piyasa tarafından acımasız bir biçimde cezalandırılırsınız.

Dolar Açısından Piyasayı Hareket Ettiren En Önemli 5 Gösterge


Döviz piyasalarında işlem yapan pek çok yatırımcı, işlem stratejisini oluşturmak için tekniz analiz, temel analiz veya ikisini birden kullanır. Ancak, sıradan bir döviz yatırımcısı için bile, haberler veya olaylara dayalı risklerin, bir döviz paritesindeki uzun veya kısa vadeli fiyat hareketleri üzerinde çok büyük bir etkileri olabilir.

Bu yazımızda, EURUSD paritesi için piyasayı hareket ettiren en önemli 5 göstergeyi inceliyoruz. EUR/USD paritesine odaklanmamızın nedeni, en aktif işlem gören ve dolayısıyla ana kriter olarak kabul edilen döviz paritesi olmasıdır.

Ekonomik Veriler, Hem Temel Analize Hem de Teknik Analize Dayalı Olarak İşlem Yapan Oyuncular için Önemlidir

Haberlerin veya ekonomik veri açıklamalarının, para birimleri veya diğer finansal piyasalar üzerinde sert bir etkiye neden olduğu inkar edilemez. Ancak, ekonomik veri açıklamalarının hepsi eşit derecede öneme sahip değildir.  Örneğin, aylık Tarım Dışı İstihdam verilerinin, ABD Dolar’ı üzerinde, Tüketici Fiyatları gibi piyasayı hareketlendiren diğer düzenli açıklanan verilerden çok daha büyük bir etkisi vardır. Ancak ekonomik göstergeler, bir parite üzerinde sürekli aynı etkiyi yaratmaz; bu nedenle her yıl üst sıralardaki büyük kaymaları görmek mümkündür.  Burada açıklanan liste 2008 yılı itibarıyla ele alınmıştır.

Örneğin, geçen yıl ABD konut piyasasında son yirmi beş yıldan beri gerçekleşen en kötü daralma, Yeni ve Mevcut Ev Satışları gibi göstergelerin, bir önceki yıllarla karşılaştırıldığında ISM Endeksi gibi göstergelerin de üzerine çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca, günlük bazda bir parite üzerinde uzun süreli etki yaratabilecek faktörler, ABD dolarında kendiliğinden oluşan faktörlerden farklı olabilir.

Günlük bazda bakıldığında ABD doları için piyasayı en çok hareketlerinden 5 gösterge:

  1. Tarım Dışı İstihdam Verisi
  2. ISM İmalat Dışı Endeks
  3. Kişisel Harcamalar
  4. Enflasyon (Tüketici Fiyat Endeksi)
  5. Mevcut Konut Satışları
Diğer rakamların aksine, Tarım Dışı İstihdam Raporu, istikrarlı bir şekilde ABD Dolar’ı için piyasayı hareketlendiren göstergeler listesinin başında yer almayı sürdürmüştür. ABD ekonomisi 2007 yılında ve 2008 yılı başında yavaşladığı için, iş gücü pazarının istikrarı, genel ekonomi için çok çeşitli açılımlar içerdiği için yatırımcılar ve analistler tarafından yakından incelenmekteydi.

GCM FOREX

Döviz Piyasası Zaman Dilimlerinin Gizli Ritmleri (Boris Schlossberg)

Traderlar, döviz (FX) piyasası ile tanıştıklarında, ilk öğrendikleri bilgi bu piyasanın dünyanın her yerinde, haftanın altı günü ve 24 saat boyunca açık tek finans piyasası olduğudur. Bu ifade, teorik olarak doğru olsa bile, pratikte FX işlemleri üç farklı günlük işlem seansından oluşur. Her bir seansın gerçek yapısını ve garip düzenini anlamak, döviz piyasasında sık sık gerçekleşen çelişkili hareketlerinden kar elde etmeye çalışan her trader için son derece önemlidir. Kısaca, gün içinde döviz işlemleri yapmak istiyorsanız, döviz piyasasının gizli ritmlerinin farkında olmanız gerekir.

Güneşi Takip Edin
Döviz işlemleri, güneşi takip eder. Japonya, döviz piyasanın resmi olmayan merkezi olmasına rağmen, işlemler Asya Pasifik ülkelerinde, Wellington, Yeni Zelanda ve Sidney, Avustralya’da daha önce başlar. New York’taki traderların pek çoğu pazar akşam yemeği planları yaparken, Asya’da çoktan Pazartesi günü başlamıştır.  Pazar günü New York saatiyle 5:00’de dövizler işleme hazırdır ve böylece bu durum döviz piyasasını, her hafta açılan ilk finans piyasası yapar.

Ancak, sabahın erken saatleri, pek çok insanın gözlerindeki uyku mahmurluğunu atarak geçirdikleri sakin bir zaman dilimi olması gibi, Asya seansı da genellikle döviz piyasalarında en sakin ve volatilitenin en düşük olduğu seanstır.  Döviz işlemlerinin yapıldığı üç büyük merkez arasında, Tokyo en düşük işlem hacmine sahiptir – günlük 3 trilyon $’lık işlem hacminin sadece % 15’i Tokyo’da gerçekleşir. Asya işlem saatlerinde EURUSD paritesinde 20-30 piplik hareketleri görmek çok sıradışı bir durum değildir ancak likidite eksikliği alış/satış spreadlerinin artmasına, GBPUSD paritesinin bazen, Londra ve New York seanslarında alışıldık üç puanlık spreade karşılık altı puan genişlikte işlem görmesine neden olabilir.

Aslında çoğu zaman, Asya işlem saatlerinde yaşanan ve kayda değer tek fiyat hareketi Avustralya ve Yeni Zelanda’nın hammaddeye dayalı dövizlerinde görülür ve bu ülkelerde ekonomik veriler NEW YORK saatiyle 5:00 ve 7:30’da açıklanır. Japonya ekonomik verileri,  NEW YORK saatiyle 7:00 ve 9:00 arasında açıklanır ancak ekonomik haberlerin Japon Yeni üzerindeki etkisi, Avustralya ve Yeni Zelanda Dolar’ları üzerindeki etkisinden çok daha düşüktür. Fark nerede? Bunun yanıtı, faiz oranları ve carry trade ile alakalı.

1980’li yılların sonunda Japonya’da hem hisse senedi hem de gayri menkul piyasasındaki köpüklerin patlaması, ülkeyi uzun yıllar süren deflasyon döngüsüne soktu ve bu döngüden hala tam anlamıyla çıkılamadı. Sonuç olarak, Japonya Merkez Bankası faiz oranları ZIRP (sıfır faiz oranı politikası) adı verilen bir hamle ile faiz oranlarını 0 seviyesine kadar düşürdü ve Japon banka sisteminin yaşadığı büyük kayıplar ardından talebi arttırmaya çalıştı. Sonuç olarak, ülke ekonomisi ihracat sektörünün gücü sayesinde canlandı ancak ZIRP, 18 aydan daha uzun bir süre kullanıldıktan sonra sadece % 0,5 oranında veya 50 baz puan arttırıldı. Ayrıca, Japon tüketici talebinin istikrarsız durumu göz önüne alındığında, pek çok piyasa katılımcısı, Japonya Merkez Bankasının ilave faiz arttırımının yavaş da olsa devam edeceğine inandı çünkü Japon para politikası yetkilileri hassas toparlanmaya zarar vermeme konusunda son derece dikkatli.  Bu nedenle Yen, dünyada hala en düşük getirili temel para birimi olarak kalmaya devam ediyor.

İşin özünde, para birimleri, çok kısa vadeli bono olarak görülebilir çünkü her bir para birimi, o ülkenin merkez bankasının belirlediği faiz oranlarına bağlıdır.  Ekonomik aktiviteler arttıkça, merkez bankaları da faiz oranlarını arttırma eğilimi gösterir ve para birimi, yatırımcılar ve spekülatörlere çekici gelmeye başlar.  Bu nedenle döviz piyasası ekonomik verilere odaklıdır çünkü yatırımcılar, çeşitli merkez bankası para politikalarının gel gitlerini tahmin etmeye çalışır. Ancak, Japonya para politikasının tahmin edilebilir bir gelecekte değişmesi mümkün görünmediği için ekonomik verilerin Yen işlemleri üzerinde çok düşük etkisi vardır. 

Ancak bu durum, Avustralya ve Yeni Zelanda Doları’nda böyle değildir çünkü bu ülkelerin ekonomileri, Çin’den gelen ve doymak bilmeyen taleplere karşı kaynak yaratarak beslenmektedir. Avustralya Çin’e sanayi metalleri sağlarken Yeni Zelanda gıda ve ham madde ithal etmektedir ve bu iki ekonomide yaşanan büyüme göz kamaştırıcıdır. Örneğin Avustralya 2007 yılında 235,000’in üzerinde istihdam yaratmıştır- bu oran ABD ekonomisinde 4,7 milyon istihdama eşittir. Bu nedenle bu iki para birimi, büyük sanayileşmiş ülkeler arasında yüksek getirinin keyfini çıkarır (Faiz oranı Avustralya’da % 6,75, Yeni Zelanda’da ise % 8,25’tir).

Döviz: Çok Kısa Vadeli Bono

Asya Pasifik ekonomilerinde faiz oranlarındaki bu büyük tutarsızlık, kendi ülkelerindeki tasarruf hesaplarında sadece 50 baz puan getiri ile karşı karşıya olan Japon perakende yatırımcılarının dikkatinden kaçmaz. Bu nedenle Asya seansında bu büyük akış, AUDNZD / NZDJPY çapraz paritelerinde carry trade işlemlerinde gerçekleşir. Spekülatörler, Avustralya ve Yeni Zelanda Dolarları ile Yen işlemi yaparak faiz oranı farklılıklarından getiri elde etmeye çalışır. 

Ancak carry trade işlemleri, büyük oranda risk iştahına bağlıdır ve genellikle hisse senedi hareketleri ile de bir ilişkisi var.  Spekülatörler, risk alma konusunda istekliyse ve hisse senedi alıyorlarsa, carry trade işlemleri de her zamanki gibi ralli gösterir. Ancak piyasa aniden risk iştahını tersine çevirirse, carry trade işlemleri de hisse senetleri ile birlikte düşer.

Döviz piyasası sürekli hareketli olduğundan, fiyatlarda çok büyük boşluklar meydana gelmez.  Ancak, New York’tak hisse senedi piyasaları Cuma günü düşük seviyeden kapandıysa ve risk kaçınımı haftasonu da devam ederse, Yen, pazar gecesi açılışta genellikle daha yüksek bir boşluk sergiler. Bunun nedeni Japon ekonomisindeki yerleşik güç değil, carry trade işlemlerinin kapsamlı bir şekilde sona erdirilmesi ve dolayısıyla yüksek getirili Avustralya ve Yeni Zelanda para birimlerinde satış olurken Yen’in geri alınmasıdır.  Bu iki güç (risk iştahı ve risk kaçınımı) Asya seansı sırasında işlemlerin arkasındaki esas güçtür.

Londra: Dövizin Kalbi ve Ruhu

Döviz piyasasında resmi bir merkez olmamasına rağmen, dünyada serbest akış sergileyen her türlü para biriminde piyasa yapmaya hazır 200 aracı ile döviz piyasasının kalbi ve ruhudur.  Asya ve Kuzey Amerika’nın ortasında bulunan Londra, dünyada büyük bir finansal aracı kurumu görevi görür ve % 35’lik bir oranla günlük işlem hacminin en büyük dilimine sahiptir. New York saatiyle 2:00’da başlayan Avrupa Seansı, sert fiyat hareketleriyle ünlüdür. Londra’da çok fazla yatırımcı olduğu için ve hepsinin bekleyen emirleri olduğu için, Avrupa seansındaki ilk fiyat hareketi, genellikle sahtedir çünkü aracılar, stop emirlerini çalıştırmayı ve destek ve direnç seviyelerini araştırmayı dener.

Bu dinamik “Londra sahtesi” olarak bilinir.  Aracılar ve spekülatörler, fiyatı ne kadar uzatabileceklerini görmeyi, zayıf kısa ve uzun pozisyonları piyasadan uzaklaştırmaya zorlamayı dener.  Tabii ki bazen, Londra’daki başlangıç hareketi aslında doğru çünkü herkes piyasaya katılır ve genellikle Kuzey Amerika seans başlangıcına kadar devam eden güçlü bir trend oluşur.

Londra en büyük likidite havuzu olduğu için, alışlar ve satışlar bu süre içinde gözle görülür bir şekilde daralır. EURUSD paritesi genellike 1,5 pip genişliğinde işlem görürken, Pound istikrarlı bir şekilde üç pip aşağı veya yukarı bir seviyede işlem görür. Avrupa seansı, kısa vadeli tradingde bu küresel günde en iyi fırsatlardan bazılarını sunduğu için, volatilite büyük oranda artarken, alış/satış spreadlerinde de daralma olur.

New York saatiyle 4:00 ve 5:00 arasında, İngiltere ve Avrupa verilerinin pek çoğu açıklanır ve piyasalar dikkatlerini ekonomik haberlere verir. İngiliz ekonomi verisindeki büyük sürprizler, GBPUSD paritesinde geniş hareketlere neden olabilir.  Paritenin, yaşanan ilk şaşkınlık sonrasında bu boşluğu yukarı veya aşağı yönlü olarak 40 puan kapatması çok sıra dışı bir durum değildir.  Son derece önemli ekonomik sürprizler, her iki yönde 100 puana kadar boşluk yaratabilir.  Bütün yatırımcıların, teknik veya temel veri odaklı olsun fark etmez, akıllarında tutmaları gereken konu, ekonomik takvimi takip etmenin önemi ve ufukta görülen potansiyel riskli olayların farkında olmalarıdır.  Ekonomik haberlerin o kadar önemli olmadığını iddia eden, haberlerden önce işlem açan ve haber sonrası kargaşada anında stoplanan ve sonra işlem kendi yolunu izlerken öfkeye kapılan sayısız trader tanıyorum.

Genel olarak, haber açıklamaları öncesinde bir süre beklemek ve daha sonra yaşanan fiyat hareketinde işlem yapmak en iyisidir. Risklere karşı hazırlıklı olup, ekonomik tahminlerde çok başarılı olsanız da, beklentiye yönelik yapılan işlemler, döviz piyasasının en karlı kısa vadeli fırsatlarından birisi olabilir.

ABD: Lastiğin Yolla Buluştuğu Yer

New York saatiyle yaklaşık 7:00’da, ABD işlem saatleri başlar ve genellikle Avrupa seansında görülen fiyat hareketlerinin neredeyse tamamı Kuzey Amerika’daki traderlar tarafından tersine çevrilir.  Fiyat yönündeki bu değişiklik, odak noktasının değişikliği nedeniyle gerçekleşir çünkü Avrupa’dan gelen ekonomik haberler geri planda kalır ve ABD ekonomik veri açıklamaları sahneye çıkar. 

Avrupa ve Amerika ekonomik verileri arasında yaşanan bu savaşta, ABD ekonomi haberleri neredeyse sürekli kazanır. Bunun nedeni Dolar’ın dünyanın rezerv para birimi olmasıdır. Çoğu zaman EURUSD paritesi, olumlu gelen Avro Bölgesi haberleri nedeniyle Londra seansı boyunca ralli yapabilir ve ABD verilerinin yukarı yönlü sürpriz yapması halinde elde ettiği kazancın büyük bir bölümünü iade eder.  Bu iniş çıkışlı fiyat hareketi, grafik okuyucuları için sinir bozucu olabilir ancak spekülatif akışların piyasayı nasıl etkilediğini anlamada son derece önemlidir.


Spekülatörler, döviz piyasasında hayati bir rol oynarlar, özellikle de Kuzey Amerika işlemlerinde.  Döviz piyasası, şirketlerin döviz risklerini koruma altına almanın bir yolu olarak tasarlanmış olsa da, analistler döviz hacminin % 95’inin yapısı gereği spekülatif olduğunu tahmin etmektedir. ABD seansı, günlük hacmin yaklaşık % 25’ine sahiptir ancak % 10’u, küçük bir şehre aittir: Greenwich, Connecticut. Bu şehir, dünyanın en büyük hedge fonlarının yuvasıdır. 
Bunun nedeni, spekülatif akışların, döviz piyasasının günlük operasyonlarında son derece büyük bir etki yaratmaları ve spekülasyonun bankalardan veya hedge fonlarından gelip gelmediğine bakmaksızın valüasyon noktasının çok ötesinde hareketleri abartmalarıdır.

Genel Mesaj

Her seansın birbirinden farklı yapısı göz önünde bulundurulduğunda, traderların, bu üç zaman diliminde birleştirici bir kısa vadeli strateji yaratmalarını sağlayacak genel bir mesaj var mı? Aslında yok. Ancak bir stratejinin, sağlam tahmin edici güçleri olduğu düşünülüyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Asya seansı en sakin seans çünkü EURUSD paritesi genellikle her iki yönde 30 puan hareket ediyor. Ancak, EURUSD paritesi Asya seansında bir yöne ya da diğer yöne güçlü bir kırılma yaşarsa, bu hareketin Avrupa ve Kuzey Amerika işlem saatlerinde de devam etme ihtimali son derece yüksektir. 

Şekil 1’deki EURUSD paritesine bir bakalım. 6 Kasım gecesi, Avro, Tokyo işlem saatlerinde, Halk Kongresi Komite Başkan Yardımcısı Cheng Siwei’nin döviz rezervlerini, Dolar gibi zayıf para birimlerini dengelemek adına Avro gibi “güçlü para birimlerine kaydıracaklarını söyledikten sonra kırılma yaşadı.  Tokyo’daki kırılma, haber yayıldıkça Londra ve New York seanslarında da devam etti.  Genel olarak, para birimleri Tokyo’da hareket ediyorsa bunun önemli bir nedeni var demektir ve traderların, o fiyat hareketine dikkat etmeleri tavsiye edilir. 

Kapanış Düşünceleri: Fırtına Öncesi Sessizlik

Yüzeysel olarak, döviz piyasası nispeten sakin bir piyasa.  Kaldıraç olmadan, EURUSD paritesinde ortalama günlük bant aslında %6’nın altında ve bu oran Dow Jones Sanayi Ortalamasındaki fiyat hareketlerinden bile daha az.  Ancak bu sakin dış görünüm içinde oldukça yüksek bir volatilite barındırıyor. Bu durum, Kanada Doları’nın fiyat hareketlerinde çok daha iyi görülebilir. 

Şekil 2’ye bir bakın. 24 saatlik bir periyodda, grafikte USDCAD paritesinin 1,003 seviyesinde açılıp, 1,004 seviyesinde kapandığı (10 puanlık hareket) görülüyor.  Ancak gün içi fiyat hareketi, paritenin, en yüksek 1,008 en düşük 0,997 seviyesine ulaştığı dalgalanmalar gördü.   Diğer bir kelimeyle, USDCAD paritesi gün içinde sadece 10 puan hareket etti. Gün içi fiyat hareketleri toplandığında ise 200 puanın üzerinde!  Döviz piyasasının gizli ritmlerini anlamak, yatırımcıların yüzeyin altındaki bütün aktivitelerden kar etmelerini ve o piplerden bazılarını yakalamaya yardım eder.

Fiyatları Hareket Ettiren Faktörler (Bradley Gareiss)


Bugün, piyasalarda fiyat hareketine neden olduğunu düşündüğüm etkenlerin ve bu etkenlerin fiyat hareketlerindeki etkisini anlamanın öneminden bahsedeceğim. Aşağıda söyleyeceklerimin sadece benim düşüncelerim olduğunu ve mutlak gerçeklere dayanmadığını hatırlatmak isterim. Genellikle teknik analize, temel analizden daha fazla önem veririm.   Görüşlerime muhtemelen katılmayacak pek çok insan olacağını biliyorum ama sorun değil. Bu bilgilerin okuyucularımıza faydalı olmasını en azından üzerinde düşünmelerini umut ediyorum.

İnsanlar genellikle “Bu işlemde temel veriler teknik verileri gölgede mi bıraktı?” veya buna benzer sorular sorar.  Bu soruları soranlar darılmasın ancak bu çok saçma bir merak. Yatırım konusunda üstünlük sağlamak için savaşan “temel analiz” ve “teknik analiz” isminde iki boksör yok. Bazen önemli haber açıklamaları, fiyatları çok güçlü bir teknik seviyenin üzerine çıkarabilir ve bu nedenle büyük haber açıklamaları öncesinde kesinlikle pozisyon açmam. Peki “temel verileri” nasıl ölçüyoruz? Bugün yapılan bir açıklama, ülkenin geçen yüzyıldaki ekonomik durumunu veya geçmiş döneme ait bir zaman dilimini yansıtır mı?

İşin gerçeği, herhangi bir piyasada fiyat hareketlerine neden olan tek güç, finansal bir enstrümanın alışı veya satışıdır. Konumuza uygun olduğundan, örnek olarak döviz işlemlerini kullanabiliriz ancak bu durum tüm likit ve açık işlem gören piyasalarda geçerlidir. Döviz fiyatları kendi başlarına dalgalanmaz. Fiyatlar yalnızca, yatırımcılar mevcut fiyattan daha yüksek bir fiyatta alış yapmak istediklerinde yükselir ve daha düşük fiyatta satış yapmak istediklerinde ise düşer.  Bu kulağa çok basit gibi geliyor ancak göründüğü kadar kolay değildir.

Yatırımcıların piyasayı hareketlendirdiğini belirlemenin önemli olmasının nedeni, hiç kimsenin, piyasanın nereye gideceği konusunda kesin bir tahmin yapamayışıdır. Belli aralıklarda sadece olasılıklar belirlenebilir ve genellikle bu olasılıklar da çok kapsamlı değildir (gerçekleşmeleri de gerekmez).  Bu nedenle “XYZ paritesi bugün zirve yapacak!” gibi bir cümle duyduğunuzda bu tahmine kuşkuyla yaklaşın. Bu tarz tahminlerde bulunan insanlar, her yatırımcının ne düşündüğünü, ne zaman ve ne kadar alış ve satış yapacaklarını, bu alış ve satışların diğerlerinin alış ve satışlarını nasıl etkilediğini, her yatırımcının haber açıklamalarına (programlı olsun veya olmasın) nasıl tepki vereceklerini bildiklerini iddia ederler.    İnanılmaz derecede dahi bir insanın, yukarıdaki konuları gerçekten çözebilecek bir yapay zeka yaratabildiğini düşünelim (zaten böyle bir şey olursa istifa ederim). Bu model, insanların rasyonel olduğunu düşünecektir (aynı temel analizde olduğu gibi). Ne yazık ki, yatırımcıların, hem bireysel hem de grup olarak rasyonellik dışı hareketlerinin herhangi bir sınırı yoktur.  Bu nedenle, bir insanın fiyatların nereye gideceğini tam olarak bilmesinin olanaksız olduğu son derece açıktır.

Yatırımcıların rasyonellik dışı davranışlarının yanı sıra sınırsız bir değişken listesi vardır ve teknik analize güvenmemin nedenlerinden birisi de budur. Teknik analiz, bence yatırımcıların davranışlarını ölçmek için tasarlanmış çeşitli oranlar ve çizimler kullanır.  Neyi neden yaptıklarını açıklamaya çalışmıyoruz. Yukarıda da söylediğim gibi, her yatırımcının beyninin içinden geçenleri bilmenin imkanı yoktur. Ancak, yatırımcıların iki seçenekten birisini seçme olasılığının yüksek olduğu belli seviyeleri belirlemeye çalışıyoruz. Teknik analizde, bu belirlemeyi her zaman yapabilirsiniz.  Yayınlanan formasyonlara bakarsanız, her gün farklı paritenin temelde benzer formasyonlar sergilediğini görürsünüz.   Biz bu formasyonlarda olabildiğince çok rastgele değişkeni hariç tutmaya çalışıyoruz. Bütün piyasalarda ve bütün zaman dilimlerinde işe yarayan güçlü bir stratejiye sahip olmak önemlidir. Eğer bir strateji, sadece tek bir zaman diliminde tek bir finansal enstrüman üzerinde çalışırsa, bu stratejinin çok uzun süre çalışmama ihtimali yüksektir. Daha sonra, çok fazla sayıda işlemde bir paralellik olup olmadığını ölçebiliriz. Bir kere para kazandıran işlemin her zaman para kazandırma garantisi yoktur ancak hiç yoktan iyidir.

Sanırım temel analiz ile ilgili olarak neler söyleyebileceğimi tahmin edebilirsiniz. Temel analizle işlem yapmanın farklı türleri vardır. Eğer bugün açıklanacak bir habere göre işlem yapacaksanız, uzun vadeli makro ekonomik ölçümlere göre işlem yapan bir yatırımcıdan çok farklı bir yol izliyorsunuz demektir. Eğer haber açıklamalarında işlem yapıyorsanız zorlu bir savaş alanındasınız demektir. Herşeyden önce, piyasanın haber açıklamalarından sonra yükseleceğini düşünen pek çok insan var.  Ben de onlardan biriyim. İkincisi, piyasa haber açıklamalarından hemen sonra büyük bir boşluk yaratabilir ve aracı kurumlarla olan ilişkilerinize zarar verebilir.  Üçüncüsü, piyasa genellikle haber açıklamalarında verilen tam rakamlara göre tepki vermez. Bu durum, rasyonel olmayan yatırımcılara kadar uzanıyor ve bu yatırımcıların haber açıklamalarını nasıl anlayacağı konusunda bilgi sahibi olamazsınız. Bu durum sert dalgalanmalara ve anlamlı olanın tam tersi hareketlere kısaca kaosa neden olabilir.
Peki o zaman bir yatırımcı, birbirinden bağımsız haber açıklamalarına bakarak uzun vadeli ve (en az 100 işlemle) tutarlı bir kar nasıl elde edebilir? Sanırım beni anladınız. Bir yatırımcı zaman zaman kazansa bile, her tepki birbirinden bu kadar farklıyken nasıl tutarlı kazanç sağlanabilir? Uzun vadeli olarak büyük resme bakan bir yatırımcı benzer bir problemle karşı karşıya demektir. Tabii ki, bir para biriminin, yatırımcının kullandığı ekonomik ölçümlere dayanarak bir yöne doğru ilerlemesi “gereklidir” ancak bu durum sadece yatırımcılar bu yönde alış veya satış yapacaksa önemlidir.  Bu yatırımcı, diğer yatırımcıların bu haber bilgisini kendisi gibi rasyonel bir şekilde yorumladığını nereden bilebilir? Herşeyden önce, yatırım ile ilgili en sevdiğim sözlerden birini sizlerle paylaşmak isterim “Piyasalar, hesabınızın ayakta kalmasından çok daha uzun bir süre irrasyonel kalabilir.” Bu durum, piyasanın en sonunda rasyonel ekonomik fiyata dönebileceği anlamına gelir ancak bu noktada yerle bir olmanız da mümkün.

Bu konu hakkında sonsuza kadar konuşabilirim ama şimdilik son vereceğim.  Özet olarak, fiyatların neden hareket ettiğini, nereye hareket ettiğini ve neden o yöne hareket ettiğini tam olarak bilemeyiz. Bu nedenle, çok uzun bir süredir test edilen tutarlı ve teknik bir yöntem kullanan bir yaklaşım edinmek çok önemli  Daha sonra bu konu hakkında bir yazı daha yazacağım çünkü söylemek istediğim daha pek çok konu var.  Umarım bu yazıdan keyif almış ve piyasaları farklı bir ışık altında düşünmüşsünüzdür. 

GCM FOREX

Forex Oyuncularının Tipik Hataları - 1 (Sadullah Karambol)

FX piyasasında işlem yapmaya başlayan oyuncuların yüzde doksanının ilk fonlarını çabucak kaybettikleri biliniyor. Para kaybeden oyuncuların çoğu yanlış tahminlerde bulundukları için değil paralarını çok kötü yönettikleri için kayba uğruyorlar. Oyuncuların en fazla önem vermeleri gereken bu konuyu adeta hiç ciddiye almamaları para kaybını kaçınılmaz kılıyor. Oysa başarılı profesyonel piyasa oyuncuları herşeyden önce iyi para yöneticileridir.
FX oyuncusunun ilk başarması gereken oyunda kalmayı öğrenmektir. Oyunda kalabildiğiniz sürece para kazanma şansınız devam eder. Oyundan çıktığınız zaman artık para kazanma şansınız yoktur. İşlem yapma stratejiniz ya da disiplininiz ne olursa olsun stratejiniz öncelikle sizin oyunda kalmanızı sağlamalı, anaparanızın hızlı bir şekilde erimesi riskine yol açmamalıdır.

Para yönetiminin en önemli bileşenlerinden biri pozisyon büyüklüğünün ayarlanması ve alınacak riskin belirlenmesidir. Öncelikle, her bir işlem için riske ettiğiniz parasal tutarın anaparanızın en fazla yüzde kaçı olabileceği konusunda karar vermelisiniz. Tek bir işlemde kaybetmeye hazır olduğum tutar ne olmalı? Bu sorunun yanıtıyla başlamalısınız. Örneğin anaparanız 10.000 Dolar ise EURUSD paritesinde 1 standart lot (yani 100K) işlem yaptığınızda zarar durdur emrinizi 100 pip seviyesine koyarsanız bu işlemde 1.000 Dolar zarar riski alıyorsunuz demektir. 1000 Dolar 10.000 Doların %10’udur. Bir başka deyişle tek bir işlemde anaparanızın %10’unu riske atıyorsunuz. Yani bu, piyasa aleyhinizde giderse geriye kalan ana paranızın yalnızca 9.000 dolar olacağı anlamına geliyor.
Tek bir işlemde ana paranızın %3’den daha fazlasını riske etmenizi kesinlikle önermiyorum!!!
Ana paranızın %3’den daha fazlasını tek bir işlemde riske atmayın!
Tek bir işlemde ana paranızın %3’den daha fazlasını riske etmeyin!

FX piyasasında arka arkaya 4 – 5 işlemin zararla sonuçlanması normal karşılanması gereken bir durumdur. Profesyonel para yöneticilerinin de arka arkaya 4 – 5 kez kayıp yaşadıkları olur. Eğer anaparanızla oransız büyüklükte pozisyonlar açarsanız arka arkaya diyelim ki 4 – 5 pozisyonda kaybetmeniz durumunda artık ana paranıza geri kavuşmak olasılığı yok denecek kadar azalır.

Şimdi bir örnek üstünde çalışalım:
10.000 dolarımız var ve her bir işlemde bu tutarın %20’sini riske ediyorsunuz ve arka arkaya 4 kayıp yaşıyorsunuz:

1. işlem
Bakiye : 10000$   kayıp 2.000$   yeni bakiye 8.000$
İkinci işlemde eğer 2.000 dolar kazanırsanız yani anaparanızın %25’i oranında para kazanırsanız anapranızın ilk seviyesine geri dönebilirsiniz

2. işlem
Bakiye 8000$   kayıp 1.600$   kalan anapara $6.400
Üçüncü işlemde eğer 3.600 dolar kazanırsanız yani anaparanızın % 56’sı oranında para kazanırsanız anaparanızın ilk seviyesine geri dönebilirsiniz(Çok zor, çok!)

3. işlem
Bakiye 6400$   kayıp 1.280$   kalan anapara $5.120
Dördüncü işlemde eğer 4.880 dolar kazanırsanız yani anaparanızın %76’sı oranında para kazanırsanız anaparanızın ilk seviyesine geri dönebilirisniz (Kolay mı?!!)

4. işlem
Bakiye 5120$   kayıp 1.024$   kalan anapara $4.096
Beşinci işlemde eğer 5.904 Dolar kazanırsanız yani anaparanızın %144’ü oranında para kazanırsanız anaparanızın ilk seviyesine geri dönebilirsiniz. (Artık bir mucizeye ihtiyacınız var)

Profesyonel oyuncuların bile arka arkaya 4 – 5 kez kayıp yaşadıkları bir piyasada sizin arka arkaya 4 kez pozisyonu zarar stopuyla sonlandırmanızdan daha doğal ne olabilir?  Eğer her işlemde ana paranızın %20’sini kaybederseniz 4 işlemin sonucunda “ilaç yazmaz” duruma gelirsiniz. Finansal piyasalara erken bir veda! İşte yeni oyuncuların çoğu paralarını böyle kaybediyor!!!
Yeni oyuncular kaybettikleri para arttıkça kayıplarını telafi etmek için risklerini daha da arttırır, böylece kaçınılmaz son daha da erken gelir.   Oyuncu daha nasıl kaybettiğini anlamadan sıfırlanmış olur.

Peki ne yapmalı? Bunu en başta söylemiştim:

Ana paranızın %3’den daha fazlasını tek bir işlemde riske atmayın.
Tek bir işlemde ana paranızın %3’den daha fazlasını riske etmeyin.


Yukarıdaki örneğimizde 10.000 Dolar anaparanız varken anaparanızın yalnızca %2’sini riske ederseniz arka arkaya 4 kez kaybettikten sonra halen 9.220 Dolar paranız hesabınızda hala duruyor olur. Yani ilk başarılı işleminizde ana paranıza rahatlıkla geri kavuşabilirsiniz.

Pozisyonlarınıza koyacağınız stop seviyesi herşeyden önce işlem yaptığınız paritenin oynaklığı (volatilitesi) ile yakından ilgilidir. Ana paramın %2 si ancak 20 piplik bir zararı karşılar deyip stopunuzu 20 pipe koymamalısınız. Piyasa sizin cebinizdeki  paraya göre hareket etmeyecektir.

1.    Önce  açacağınız pozisyon için bir stop seviyesi saptayın. Stopunuzu nereye koymanız gerektiğinin para miktarınızla bir ilişkisi yoktur. Stop seviyenizi paritesini volatilitesine göre ve işlem stratejinize göre, teknik analiz kullanıyorsanız teknik göstergelerin yardımıyla belirlemelisiniz.
2.    Diyelim ki stop seviyenizi açılacak pozisyon için 40 pip olarak belirlediniz. Şimdi şu soruyu soracaksınız: 40 piplik bir zararın ana paramın %2sine denk gelmesi için kaç lot’luk bir pozisyon açmalıyım:

10000 * 0.02  =  200 Dolar zarar etme limitiniz var.
10 K’lık bir pozisyon icin 40 pip lik zarar 40 Dolar olduğuna göre
200 Dolar / 40 pip = 5

Yani 50K’lık (5 mini lot’luk) bir pozisyon açmalısınız.

Sonuç: Parazanıza göre stopunuzu ayarlamayın. Stopunuza göre pozisyon büyüklüğünüzü (lot miktarını) ayarlayın.

Forex Oyuncularının Tipik Hataları - 2 (Sadullah Karambol)

Piyasaya yeni girecek oyunculara ilk yapılan uyarılardan biri zarardaki pozisyonlara ekleme yapılmaması gerektiğidir. Buna karşılık zarardaki pozisyonlara ekleme yapmak piyasa oyuncularının en sık yaptığı hatalar listesinin ilk üçündedir. (Hele hele memleketim treydırlarında...)

Neden kötü ki?
Fiyat buraya kadar düşerse kesin buradan geri döner diyebileceğimiz bir seviye yoktur!
Fiyat buraya kadar yükselirse kesin buradan geri döner diyebileceğimiz bir seviye yoktur!

Yapılan istatistiklerin hepsi zarardaki pozisyonlarına ekleme yapan oyuncuların sonuçta para kaybettiğini göstermektedir. Bu kadar istatistik aynı şeyi söylüyorsa bunu ciddiye alın!

Zarardaki pozisyonunuzu arttırdığınız sürece riskiniz artar. Pozisyonlarınızı kapatmak zorunda kaldığınızda yani zararınızı realize ettiğinizde geriye kalan paranızı kullanarak anaparanıza kavuşmak artık hayal olabilir.

EURUSD paritesinde alış yaptınız parite düşmeye başladı. Parite düştükçe siz yeniden alış yapıyorsunuz. Belirli bir noktadan sonra yükselişe geçerse zararınızı daha çabuk kapatacaksınız, hatta kara geçeceksiniz. Peki ya dönüş olmaz ise??? İşte bu olasılık sanki yokmuş gibi hareket etmek hiç de akılcı değildir? Zarardaki pozisyonlarını arttıran oyuncuların çoğunlukla bir B planı yoktur.

Parite 1.4220 seviyesindeyken satış yaptınız. Ama parite yükselmeye başladı. Zararınızı çabuk kapamak için (?) parite yükseldikçe yeni satış pozisyonları açıyorsunuz. Belirli bir zaman sonra şöyle bir durumda olduğunuzu düşünelim: Parite 1.4400 seviyesine kadar yükseldi ve açık pozisyonlarınızın şu andaki zararı 2.600 Dolar. Parite düşüşe geçer umuduyla bekliyorsunuz. Şu an hemen yanınızda bulunan bir oyuncunun bu seviyeden ilk satış pozisyonunu açtığını düşünün. Parite düşerse siz bir nebze zararınızı kapayacaksınız ama o doğrudan para kazanacak. Keşke zarardaki pozisyonunuzu arttırmasaydınız!

Pozisyonunuz zararda iken yapabileceğiniz 3 şey vardır:
i) Zararınızı realize ederek pozisyonunuzu kapatmak. (Çoğu zaman en akıllıca olan budur ancak oyuncuların çok azı bunu yapar.)
ii) Beklemek ve piyasa döner umuduyla dua etmek.
iii) Pozisyonunuz hedge etmek yani açık pozisyonunuza ters yönde bir pozisyon alıp zararınızı kitlemek. (NFA kurallarına göre ABD’de yasaklandı)

Pozisyonunuz zararda iken yapmamanız gereken tek şey vardır:
Zarardaki pozisyonunuza ekleme yapmak!

Hep birlikte bağırarak 3 kez yazıyoruz! (Kurşun Kalemle de olabilir)
Asla zarardaki pozisyonlarınıza ekleme yapmayın!
Asla zarardaki pozisyonlarınıza ekleme yapmayın!
Asla zarardaki pozisyonlarınıza ekleme yapmayın!

Forex Para Yönetimi (Boris Schlossberg)

İki acemi yatırımcıyı, ekran önüne oturtun, en iyi piyasa tahminlerini verin ve birbirlerine ters yönde pozisyon açma yönünde talimat verin. Çok büyük bir olasılıkla, ikisi de para kaybedecektir. Ancak, iki profesyonel yatırımcıya, birbirlerine karşı ters yönde işlem yaptırırsanız muhtemelen ikisi de, işlemin zıtlığına rağmen para kazanacaktır. Aradaki fark nedir? Deneyimli yatırımcıları amatörlerden ayıran en önemli faktör nedir? Cevap, para yönetiminde gizli.
Aynı diyet ve spor yapmak gibi, para yönetimi, pek çok yatırımcının çok fazla bilgi sahibi olduğu ancak pek azının gerçek hayatta uygulayabildiği bir konudur. Bunun nedeni çok basit: Sağlıklı beslenme ve formda kalma için de olsa spor yapmanın çok fazla sevilmediği gibi, para yönetimi de çok yorucu ve sevilmeyen bir aktivitedir. Yatırımcıların, sürekli pozisyonlarını izlemesini ve gerekli durumda zararlarını realize etmelerini gerektirir ve çok az yatırımcı bunu uygulayabilir. Ancak, Şekil 1’de gösterildiği gibi, zarar realizasyonu, uzun vadeli yatırımcı başarısı için son derece önemlidir.

Kaybedilen Varlık Miktarı İlk Baştaki Varlık Değerini Tekrar Kazanmak için Gerekli Kar
%25 %33
%50 %100
%75 %400
%90 %1000

Şekil 1- Bu tabloda, kaybedilen zararları kurtarmanın ne kadar zor olduğu gösterilmektedir.

Bir yatırımcının, hesabındaki % 50’lik bir zararı telafi etmesi için anaparasının % 100’ü oranında para kazanmak zorunda olduğunu unutmayın, ki dünya çapında bunu başarabilen yatırımcı oranı % 1’i geçmez. % 75 seviyesindeki bir gerilemede, yatırımcı ilk baştaki varlığına ulaşmak için hesabındaki paranın dört katını kazanmalıdır ve bu Herkül’ün bile kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktür!

Hayatımın İşlemi
Pek çok yatırımcı yukarıdaki rakamları çok iyi bilmesine rağmen nedense hep göz ardı eder.  Yatırım kitapları, bir, iki ve hatta beş yıllık toplam kazancını, yanlış seyreden tek bir işlemde kaybeden yatırımcı hikayeleri ile doludur.  Genel olarak, kontrolden çıkmış kayıplar, yeterli düzeyde stop olmayan; uzun pozisyonlarda pek çok ortalama düşüş veya kısa pozisyonlarda ortalama yükselmenin olduğu, zayıf para yönetiminin sonucudur.  İşin aslı, kontrolden çıkmış bir kayıp sadece disiplin eksikliğinden kaynaklanır.

Pek çok yatırımcı, yatırım kariyerine, bilinçli veya bilinçsiz olarak “hayatının işlemini” hayal ederek başlar. Bu işlem, ona milyonlar kazandıracak ve genç yaşta emekli olup hayatının geri kalanında dertsiz tasasız yaşamasını sağlayacak işlemdir. Forex piyasasında, bu fantezi, piyasalardaki efsaneler ile daha da güçlenmektedir. George Soros’un, Pound’da kısa pozisyon alarak, tek bir günde net 1 milyar Dolar kar ettiği günü kim unutabilir? Ancak, işin gerçeği, pek çok perakende yatırımcısının o “büyük kazancı” yaşamak yerine, onları sonsuza kadar oyun dışı bırakacak tek bir “Büyük Kaybın” kurbanı olacağıdır.  

Ders Alma

Yatırımcılar, stop emirleri ile risklerini kontrol ederek bu durumun önüne geçebilir. Jack Schwager’ın, “Borsa Sihirbazları” (1989) adlı ünlü kitabında, günlük işlem yapan ve trendleri sürekli olarak izleyen Larry Hite, şu tavsiyeyi verir: “Hiçbir işlemde, toplam varlığınızın % 1’inden fazlasını riske atmayın. Sadece % 1 risk ile, hiçbir işlem sizi yıkamaz.” Bu çok doğru bir yaklaşım. Bir yatırımcı arka arkaya 20 kere yanılsa bile, toplam varlığının % 80’ini hala elinde tutabilir. 

İşin gerçeği, çok az yatırımcının bu yöntemi tutarlı bir şekilde uygulayacak disipline sahip olmasıdır.  Sıcak bir sobaya dokunup iki ve üç kere yandıktan sonra bir daha dokunmaması gerektiğini öğrenen çocuklar gibi, pek çok yatırımcı da ancak çok büyük para kayıpları yaşadıktan sonra risk disiplininden ders alabilir.  Yatırımcıların, forex piyasasına ilk girdiğinde sadece spekülatif sermayelerini kullanmaları gerektiğinin en önemli nedeni budur. Acemiler, yatırım yapmaya ne kadar bir miktarla başlayacağını sorduğunda, deneyimli bir yatırımcı şunu söylemiştir: “Tamamen kaybettiğinizde hayatınızı maddi anlamda etkilemeyecek bir rakam seçin. Şimdi o rakamı beşe bölün çünkü ilk birkaç yatırım deneyiminizde çok büyük olasılıkla kayıp yaşayacaksınız.” Bu gerçekten çok bilgece bir tavsiye ve forex piyasasında yatırım yapmayı düşünen herkes bunu uygulamalı.

Para Yönetim Türleri
Genel anlamda, başarılı para yönetimi uygulamanın iki yolu vardır. Bir yatırımcı, çok sık verdiği stop emirleriyle, birkaç büyük kazançlı işlemden kar elde edebilir veya, daha küçük kazançlar peşinde olarak, elde ettiği düşük karların, birkaç büyük zararı geçeceği umuduyla ender ama geniş stop emirleri yerleştirebilir.  İlk yöntem, psikolojik olarak çok küçük yara açabilir ancak birkaç büyük mutluluk da verebilir.  Diğer yandan, ikinci strateji, pek çok küçük mutluluk sağlar ancak bunun karşılığında da psikolojik anlamda zarar görebileceğiniz kayıplar yaşamazsınız.  Geniş mesafeli stop emri yaklaşımında ise, bir veya iki işlemde bir hafta veya bir ayda kazanılan karı bir anda kaybetmek çok sıradışı bir durum değildir. 

İşin özünde, seçilen yöntem yatırımcı kişiliğine bağlıdır ve keşif sürecinin parçasını oluşturur. Forex piyasasının en büyük avantajlarından birisi, perakende yatırımcıya ilave bir maliyet çıkarmadan her iki tarzı da eşit oranda uzlaştırabilmesidir. Forex piyasası, geniş tabanlı bir piyasa olduğu için her bir işlemin maliyeti, belirli bir yatırımcının pozisyonuna bakmaksızın aynıdır. 

Örneğin, EURUSD paritesinde, pek çok yatırımcı temel pozisyonun on binde üçü oranındaki bir maliyete eşit olan 3 pip spread ile karşılaşır.  Yatırımcı dövizin ister 100 birim lot ister bir milyon birim lot büyüklüğünde işlem yapmak istesin, bu maliyet yüzde bakımından aynı olacaktır. Örneğin, bir yatırımcı 10,000 birimlik (10K) lot kullanmak isterse, spread miktarı 3 $ olacaktır ancak aynı işlem için sadece 100 birimlik lot kullanıldığında, spread sadece 0.03 $ olacaktır. Borsada ise, örneğin, 100 hisse senedi veya 1000 hisse senedi üzerinde 20$’lık bir komisyon, 100 hisse senedi durumunda işlem maliyetini % 2 yaparak, 1000 hisse durumunda ise sadece % 0,2 seviyesinde tutarak 40$'a sabitlenebilir.  Bu tür bir değişkenlik, hisse senedi piyasasında küçük yatırımcıların pozisyonlarını ölçeklendirme konusunda zorluk yaşamasına neden olmaktadır çünkü komisyonlar çok fazla maliyete neden olur. Ancak forex yatırımcılarının tek fiyatlandırma avantajı vardır ve değişken işlem maliyetleri hakkında herhangi bir endişe yaşamadan istedikleri para yönetim tarzını uygulayabilirler.

1. Varlık Stopu
Varlık stopu, tüm stop emirleri arasında en basit olanıdır. Yatırımcı, tek bir işlemde hesabının sadece önceden belirlenmiş bir miktarını riske atar. Genel oran, herhangi bir işlemde hesabın % 2’sini riske atmaktır.  Örneğin 10,000 $’lık bir yatırım hesabında, yatırımcı 200 $’ı riske atabilir veya EURUSD paritesinde bir mini lotta (10,000 birim) 200 pip veya standart 100,000 birim lotta sadece 20 pip riske atabilir.  Yüksek riski seven yatırımcılar, % 5 varlık stopu kullanmayı düşünebilir ancak bu miktarın genellikle dikkatli bir para yönetiminin en üst limiti olduğu kabul edilir çünkü arka arkaya yapılacak 10 hatalı işlemle hesabın % 50’si kaybedilebilir. 
Varlık stopu ile ilgili diğer bir dezavantaj ise, yatırımcının pozisyonu üzerine gelişigüzel çıkış noktası yerleştirmesidir.  İşlem, piyasanın fiyat hareketine mantıklı bir tepki sonucu olarak değil yatırımcının dahili risk kontrollerini tatmin etmek için likide edilir. 

2. Grafik Stopu
Teknik analizde, grafiğin fiyat hareketi veya çeşitli gösterge sinyalleri ile binlerce olası stop oluşturulabilir. Teknik analize ağırlık veren yatırımcılar, bu çıkış noktalarını, grafik stopu formüle etmek için standart varlık stop kuralları ile birleştirir.  Grafik stopunun klasik bir örneği, dalgalanmanın en üst ve en alt noktasıdır. Şekil 2’de, grafik stopu kullanan ve 10000$’lık bir hesabı olan yatırımcı, 150 pip riske ederek veya hesabının % 1,5’i ile bir mini lot satabilir. 


 
 
3. Volatilite Stopu
Grafik stopunun daha karmaşık bir versiyonu, risk parametrelerini belirlemek için fiyat hareketi yerine volatilite kullanır.  İşin özünde, yüksek volatiliteli bir ortamda, fiyat geniş bir bant içinde hareket ettiğinden, yatırımcının, mevcut koşullara ayak uydurması ve piyasa içi gürültü tarafından stoplanmaması için daha yüksek bir riske izin vermesi yatmaktadır. Bunun tersi olarak da , düşük volatilite ortamında risk daha az tutulur. 
Volatiliteyi ölçmenin kolay bir yolu, fiyattaki değişimleri ölçmek için standart sapma kullanan Bollinger Bantları’nı kullanmaktır.  Şekil 3 ve 4’te, Bollinger Bantları ile yüksek volatilite ve düşük volatilite stopları gösterilmektedir. Şekil 3’te, volatilite stopu yatırımcıların, daha iyi “bütünleşmiş” fiyat ve daha hızlı başabaş noktasına erişmek için ölçeklendirilmiş yaklaşım kullanmasını sağlar.  Pozisyonun toplam riskinin, hesabın %2’sini geçmemesi gerektiğine dikkat edin; bu nedenle, yatırımcının, bir işlemde kümülatif riskini gerektiği gibi boyutlandırması için daha küçük lotlar kullanması önemlidir.                                                              
                                                                        
4. Teminat (Margin) Stopu
Bu belki de, tüm para yönetimi stratejilerinin en sıradışı olanıdır ancak mantıklı bir şekilde kullanılırsa forex piyasalarında son derece etkili bir yöntem olabilir.  Dövize dayalı piyasaların aksine, forex piyasaları günde 24 saat çalışır.  Bu nedenle, forex aracıları, müşterilerinin pozisyonlarını, teminat çağrısına düştüğü anda likide edebilirler.  Bu nedenle, forex müşterileri, hesaplarında negatif bakiye tehlikesi ile çok sık karşı karşıya kalmazlar çünkü bilgisayarları, bütün pozisyonları otomatik olarak kapatır.

Bu para yönetimi stratejisi, yatırımcının sermayesini 10 eşit parçaya bölmesini gerektirir. 10,000 $’lık bir hesapta, yatırımcı forex aracısı ile hesabı açacak ancak bu miktarın tamamı yerine 1000 $ gönderecek ve kalan 9000 $’ı kendi hesabında bırakacaktır. Pek çok forex aracı kurumu, müşterilerine 1:100 kaldıraç kullanma olanağı sağlar. Bu nedenle 1,000 $’lık bir fonlama, yatırımcının bir standart 100,000 birimlik (100K’lık) lotu kontrol etmesini sağlar.  Ancak, yatırımcıya karşı 1 piplik  bir hareket bile teminat çağrısını tetikleyecektir (çünkü 1000$, aracının ihtiyacının olduğu minimum fiyattır). Bu nedenle, yatırımcının risk toleransına bağlı olarak 50,000 birimlik lot pozisyonu ile işlem yapmayı tercih edebilir ve böylece neredeyse 100 piplik  bir hareket alanı yakalar (50,000 lotluk bir işlemde, aracının 500 $'lık teminata ihtiyacı vardır bu nedenle 1000 $ - 100 piplik kayıp* 50,000 lot=500$).  Yatırımcının ne kadar kaldıraca ihtiyacı olduğuna bakmaksızın, spekülatif sermayenin kontrollü bir şekilde bölünmesi yatırımcının tek bir işlemde hesabının tamamını boşaltmasını önler ve manuel stoplar yerleştirmeye gerek duymadan, potansiyel olarak karlı bir planla pek çok dalga hareketine girmesini sağlayacaktır. Bu yöntemi kullanmak isteyen yatırımcılar için, bu yaklaşım oldukça ilginç olabilir. 

Sonuç
Sizin de gördüğünüz gibi, forex piyasasında para yönetimi, piyasanın kendisi kadar esnek ve değişkendir. Evrensel tek kural, bu piyasadaki bütün yatırımcıların, başarılı olmak için belli bir formu uygulamaları gerekmektedir.

Forex Stop Avcılığı Nedir? (Scott Percival)

Muhtemelen bu konuya, pek çok trading forumunda rastlamışsınızdır. Hatta sizin de başınıza birkaç kere gelmiştir. Kafanızı duvarlara vurmak istediniz öyle değil mi? Bu durumun adı stop avcılığıdır.

İşte size tipik bir işlem:  USD/JPY paritesinin yükseleceğine ikna oldunuz.  123,40 seviyesinde uzun bir pozisyon açtınız ve stop emrini de, aşikar çift dipin hemen altına, 123,05 seviyesine yerleştirdiniz.  Başlangıç hedefinizi 124,50 seviyesine ayarladınız ve böylece en az 3:1 risk kazanç oranı elde ettiniz. Ne yazık ki, piyasa sizin aleyhinize hareket etmeye başladı ve destek seviyesi kırılmaya başladı.  Stop emri seviyesine ulaşıldı ve pozisyonunuz kapandı.  Tabii ki tam vaktinde durduğunuz için mutlu oldunuz! Destek seviyesi kırıldığına göre kim bilir düşüş daha ne kadar devam edecekti öyle değil mi?

Değil. Bilin bakalım sonra ne olacak.  Sanırım anladınız... Stop emri ile işlem kapandıktan sonra, fiyat tam bir dönüş yaptı ve ilk başta düşündüğünüz gibi yükselmeye başladı.  Daha sonra bir baktınız ki, parite 124.00 seviyesini geçip 125.00 seviyesine arkasında bile bakmadan ulaşmış. Çıldırmamak işten değil. “Keşke stop emrimi biraz daha aşağıya koysaydım. Ne kötü şans!” diye düşünmeye başladınız.  Ancak bu durumun sorumlusu gerçekten kötü şans mı?

En son trading deneyimlerimden birini anlatayım.  Kullandığım istatistiksel trading aracına dayanarak, yaklaşık 0,7530 seviyesinde AUD/USD paritesinde kısa pozisyon aldım ve lokal tepenin üzerinde olan 0,7570 seviyesine stop emrimi yerleştirdim.  Önümüzdeki birkaç hafta içinde fiyatların 0,7300 seviyesinin altına düşmesini bekliyordum.  Bir iki gün içinde, fiyat yükseldi, stop emrime ulaştı ve sonra 0,7540 seviyesindeki konsolidasyon alanına geri döndü. 

Şimdi, son yükseliş yüzünden, 0,7570 seviyesi yakınlarındaki grafik üzerinde iki lokal yüksek seviye oluştu.  Son işlemin cesaretimi kırmasına izin vermeyerek, 0.7530 bölgesinde kısa pozisyonumu yeniden girdim ve bu sefer stop emrimi, son sıçramanın hemen üstüne 0.7580 seviyesine yerleştirdim. Herşey bir yana, fiyatın tekrar bu destek seviyesinden kırılma ihtimali yoktu.  Ancak bir süre sonra bu ihtimalin olduğunu gördüm! Fiyat tekrar yükseldi, stop emrime ulaştı ve ikinci kez pozisyonum kapandı.  Daha da sinir bozucu olan durum ise, stop seviyeme ulaşılır ulaşılmaz, fiyatın tekrar beklediğim yöne doğru dönmesiydi!

Ian Fleming’in Goldfinger adlı karakteri, bir keresinde şöyle demişti:
“Bir şans, iki tesadüf, üç ise düşman işidir.” (Burada James Bond müziği girsin…) "
Ancak tabii ki, başka birisinin özel olarak stop emirlerime yönelik hareket ettiğini düşünecek kadar paranoyaklaşmamıştım.  Herşeyden önce, pozisyonlarımın miktarları o kadar küçüktü ki, hiçkimse onları izlemeye zahmet edemezdi. Ayrıca da bu işlemleri deneme hesabımda yapıyordum! Ama bahse girerim, stop emirlerini, en son yüksek seviyenin hemen üzerindeki açık pozisyona yerleştiren tek mankafa ben değildim. Muhtemelen o fiyat bölgesinde birkaç al-stop emirleri vardı ve bence kesinlikle birisi bu stop emirlerinin peşindeydi.  Bu hayali kişi, stop avcısı olabilirdi.

Şimdi, stop avcısı nedir ve stop emirlerini avlamak tam olarak ne demektir? Stop avcısı, diğer yatırımcıların stop emirlerini, kendi çıkarı için tetikleyecek girişimlerde bulunan piyasa oyuncusudur.  Genellikle piyasayı, kısa bir süre için belli bir derecede hareket ettirme yetenekleri vardır.  Stop avcısı, müşterileri ile rekabet halinde işlem yapan bir FOREX aracı kurumunun işlem masası veya piyasadaki büyük bir oyuncu da olabilir.

Stop avcıları, pek çok yatırımcının, piyasanın belli bir yöne doğru hareket edeceğine inandığı en uygun ortamlarda çalışır.  Yatırımcılar pozisyon açtıkça, deneyimsiz olanlar (yukarıda işlemde benim örneğimde olduğu gibi), stop emirlerini, fiyat diğer yöne doğru hareket ederse zararı kesmek için belirgin bölgelere yerleştirir.  Stop avcıları, amatörlerin stop emirlerini yerleştirecekleri yerleri az çok bilir bu nedenle de piyasayı bu emirleri tetikleyecek şekilde hareket ettirmeye çalışır.  Bu durum, bir stop avcısının, piyasa herkesin beklentisi yönünde hareket etmeye başlamadan önce iyi bir fiyattan işleme girmesini sağlayabilir.

Örneğin, yukarıda anlattığım kısa pozisyon işlemimde, piyasanın düşüşe geçeceğine dair pek çok gösterge vardı. Stop avcıları, pek çok traderın kısa pozisyon aldığını ve muhtemelen satın alma- stop emirlerini 0,7570 alanına yerleştireceklerini biliyordu.  Bu yüzden neden bu akıllı stop avcıları, pek çok istekli amatör, 0.7570 seviyesinde alış yapmak isterken 0.7530 seviyesinde kısa posizyonla işleme girmesin ki? Böylece, fiyatı 0,7570 seviyesine çıkaracak şekilde hareket ediyorlar ve benim satın alma-stop emrim tetiklendiğinde, bilin bakalım kimden alış yapmış oluyorum? Evet doğru bildiniz. İyi bir fiyattan (onlar için) bana satış yapan stop avcılarından.  Artık piyasadan çıkıyorum ve stop avcıları, kısa pozisyonumu, girdiğim fiyatın 40 pip üzerindeki bir fiyattan aldı.  Benim 40 piplik kaybım varken, stop avcıları, normal durumdan 40 pip daha iyi bir fiyattan işleme girdi.  Daha sonra, piyasa beklendiği gibi düşüşe geçtiğinde, stop avcıları, bankaya doğru giderken kahkahalar atıyorken ben de sandalyeme oturmuş kafamda kalan saçları yolmaya çalışıyordum!

Herkesin, piyasanın yükselmesini beklediği bir durumda, tam tersi durumun işe yarayabileceğini unutmayın.  Amatörler, satış-stop emirlerini, piyasanın biraz altındaki aşikar noktaya yerleştirir ve stop avcıları da bu satış-stop emirlerini tetiklemek için piyasanın düşmesine yönelik çalışır.  Daha sonra amatörler, panik içinde uzun pozisyonlarını satarken, stop avcıları da gelecek yükseliş beklentisiyle güzel fiyatlardan satın almaya başlar.

Az önce anlattığım stop avcılığı tipi, pek çok piyasa katılımcısının, fiyatların belli bir yöne doğru hareket edeceğini beklediği durumlarda kullanılır. Bu durumda, hem akıllı stop avcılarının hem de amatörlerin piyasa konusundaki görüşü aynıdır; ayıların boğalara karşı verdiği savaşta birbirlerine karşı mücadele etmezler. Stop avcılarının yapmaya çalıştığı şey, amatörlerin pozisyonlarını güzel bir fiyata satın almaktır.

Stop avcılarının, piyasayı bir grup stop emrine doğru, stopların tetiklenmesinin piyasayı aynı yönde biraz daha ilerleteceğini ve böylece daha fazla stop emrinin tetiklenmesini sağlayacağı ve kartopu etkisi yaratacağı umuduyla hareket ettirdiği durumlar vardır.  Böylece kısa süreli panikler ve yükselişler oluşur.  Bu durumda, stop avcıları, pozisyonları, amatörlerin ters yönünde alır ve amatörlerin panik yapmasını sağlamak için stop emirlerini tetiklemeye çalışır ve kartopunu aynı yönde ilerletmeye devam eder.  Benim tahminim, bu taktiğin, FOREX’e karşılık olarak hisse senedi ve futures gibi daha az likit piyasalarda yaygındır.

Forex Yatırım Sistemleri: Mekanik ve Kişisel Karara Bağlı Sistemler Arasında Seçim Yapma (Sadullah Karambol)

Genel olarak iki tip Forex yatırım sistemi vardır: mekanik sistem ve kişisel karara bağlı sistem. Mekanik sistemlerden gelen yatırım sinyalleri genellikle sistematik bir şekilde kullanılan teknik analizlere dayanır. Diğer yandan kişisel karara bağlı sistemlerde, işlem girişleri ve çıkışları üzerinde deneyim, içgüdü ve yargı kullanır. Ancak hangisi daha iyi sonuç verir? Daha da önemlisi, hangisi sizin yatırım tarzınıza daha uygundur? Bu sorulara bu yazımızda yanıt vermeye çalıştık.

Mekanik Sistemlerin Avantajları
Mekanik sistemler otomatik hale getirilebilir ve böyle sistemler kolaylıkla geçmişe yönelik olarak test edilebilir.
Mekanik sistemlerin kesin ve katı kuralları vardır. Bu sistemlerde bir işlem ya yapılır ya da yapılmaz.
Mekanik yatırımcılar, kişisel yatırımcılara göre duygular karşısında daha katıdır.

Pek çok yatırımcı geliştirdiği Fx sisteminin geriye yönelik  testlerini hatalı bir biçimde gerçekleştirir. Doğru sonuçlara varmak için doğru verilere gereksiniminiz vardır. Forex piyasası sürekli değişmektedir. Forex piyasasının (ve tüm piyasaların) rastgele bir bileşeni vardır. Piyasa koşulları benzer görünse de hiçbir zaman aynı değildir.
Bir önceki sene başarılı olmuş bir sistemin bu sene de başarılı olacağı garanti değildir.
Dünyanın en büyük FX mekanik sistem yarışmasında bir yıl açık ara ile birinciliği alan sistem sonraki yıl yapılan yarışmada bırakın dereceye girmeyi para kaybettirmişti.

Kişisel Karara Bağlı Sistemlerin Avantajları
Kişisel karara bağlı sistemler, yeni piyasa koşullarına kolay bir şekilde uyarlanabilir.
Yatırım kararları, deneyime bağlıdır.
Yatırımcılar, hangi yatırım sinyallerinin yüksek başarı olasılığı içerdiğini anlamayı zamanla öğrenir.

Kişisel Karara Bağlı Sistemlerin Dezavantajları
Sürekli üzerinde düşünülmesi gereken bir karar olduğundan, geriye yönelik olarak test edilemez veya otomatik hale getirilemez.
Başlangıçta son derece tehlikeli olabilir.

Hangi yaklaşım sizin için daha uygun?
Yanıt: kişiliğinize en uygun olan. Örneğin, yatırım sinyallerini izlemekte zorlanan bir yatırımcıysanız, o zaman yargılarınızın sisteminiz üzerinde önemli bir rol oynamadığı mekanik sistem kullanmanız daha mantıklıdır çünkü sadece sisteminizden sinyal aldığınızda işlem yaparsınız.
Eğer her yatırımcıyı etkileyen psikolojik engeller (korku, açgözlülük, öfke vs) sizi istemediğiniz senaryolara sokuyorsa, mekanik sistem kullanarak işlem yapmanızda fayda vardır. Çünkü tek yapmanız gereken sistemin size söylediğini yapmak, yani sadece kısa pozisyon ya da uzun pozisyon almak ve işlemi kapamaktır. Vermeniz gereken başka bir karar yoktur.

Diğer yandan, disiplinli bir yatırımcı iseniz, o zaman kişisek karara bağlı sistem kullanmanızda fayda vardır. Çünkü kişisel karara bağlı sistemler piyasa koşullarına göre düzenlenebilir ve piyasada değişiklikler oluştukça işlem koşullarınızı da değiştirebilirsiniz. Örneğin, uzun pozisyonda 60 pip’lik bir hedefiniz var diyelim. Ancak piyasa aniden, oldukça güçlü bir şekilde yukarı trend gösteriyorsa hedefinizi örneğin 100 pip'e taşıyabilirsiniz.

Peki bu durum, isteğe bağlı sistemde hiçbir kural olmadığı anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır! İsteğe bağlı sistemlerde işlem yapmak, bir yatırımcı kendi sistemini bulduğunda ne yapacağına karar vermesi anlamına gelir. Ancak her yatırımcının, örneğin pozisyon hacmi, piyasaya girmeden önce karşılanması gereken koşullar gibi izlemesi gereken belli kurallara ihtiyacı vardır. 

Ben kişisel karara bağlı yatırımcıyım. Kişisel karara bağlı sistemi seçmemdeki ana neden, işlemlerimin fiyat hareketlerine dayanması. Sizin de bildiğiniz gibi fiyatlar, geçmişe benzer bir şekilde hareket eder ancak bu hareket kesinlikle geçmişle aynı değildir; bu nedenle hiçbir işlemin sonucu kesin olarak bilinemez. Ancak, sistemimde son derece katı kurallar ve bir işlem yapmayı düşünmeden önce yerine getirmem gereken belli koşullar var.  Böylelikle sorunlardan uzak duruyorum. Sistemim, güncel ve koyduğum kurallara uygun olduğunda fiyat hareketlerini yakından izliyor ve karşımda iyi bir fırsat olup olmadığına karar veriyorum. 
İster kişisel karara bağlı yatırımcı ister mekanik yatırımcı olun fark etmez, göz önünde bulundurmanız gereken çok önemli noktalar vardır:

1.    Kullandığınız Forex sisteminin size tam olarak uyduğuna emin olmak zorundasınız. Aksi durumda, sistem dışı hareket etmeye başladığınızı görürsünüz.

2.    Aynı zamanda bazı kurallara ve daha da önemlisi izleyeceğiniz bir disipline ihtiyacınız var.

3.    Size en uygun sistemi oluşturmak için zaman ayırın.  Bu hem çok kolay değildir hem de zaman ve emek gerektirir. Ancak doğru bir şekilde yapılmışsa en sonunda tutarlı ve karlı sonuçlar elde edersiniz.

4.    Sistemi gerçek işlemlerde denemek yerine, bir deneme hesabı açın veya gerçek hesabınıza çok küçük bir miktar para yatırın (psikolojik engellerle de tanışmak için küçük miktarla gerçek hesap açmanızı öneririm).

Forex İşlemlerinizi Geliştirecek 5 Tüyo

Piyasaları hareketlendirecek herhangi bir ABD verisinin olmadığı bu günde, forex işlemlerinizi geliştirmenize yardım edecek birkaç tüyo vermek istiyoruz. Deneyimli veya acemi olun fark etmez, bu tüyoların size yardımcı olmasını umuyoruz.

Tüyo 1: Fiyat Yükseldiğinde Alış Yapın, Daha da Yükseldiğinde Satış Yapın
Trend gerçekten sizin arkadışınızdır.  Paritelerde işlem yaparken, bir ülkenin genel durumuna göre işlem yaparsınız ve genellikle ülke ekonomisi, yavaş yavaş iyiye veya yavaş yavaş kötüye gider. Çok nadir olsa da gün içinde de bir iyi bir kötü görünüm sergiler.  Bu nedenle forex piyasasında trendler son derece etkilidir. Örneğin, Avustralya Doları’nın ABD Doları karşısındaki performansına bir bakalım. 2008 yılında, Avustralya Doları, Amerikan Doları karşısında, 5 ay arka arkaya düşüş yaşadı ve Avustralya Doları’nda % 35’lik değer kaybına neden oldu. Ancak, Avustralya Doları, 2008 yılında gördüğü aşırı satış kadar hızlı bir şekilde, 2009 yılında, yaklaşık 9 ay içinde kaybettiği değeri geri kazandı.  Paritelerdeki trendler, haftalarca, aylarca ve bazı durumlarda yıllarca sürebilir.  Bu nedenle yüksek seviyeden alış yapıp daha yüksek seviyeden satış yaparak veya daha sonra daha düşük seviyeden alış yapmak için düşük seviyeden satış yaparak, kendinizi trading yönteminizi geliştirmeye yardım edecek bir trendin içinde bulursunuz.  Diğer yandan trende karşı savaşan insanlar, bu işi döviz piyasalarında yapmaya kalkıştıklarında hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Tüyo 2: Giriş ve Çıkış Seviyeleri Aynı Öneme Sahiptir
Bir pilota uçağın inişinin mi yoksa kalkışının mı, bir cerraha ilk kesmenin mi yoksa ilk dikişin mi daha önemli olduğunu sorun. Muhtemelen alacağınız yanıt her ikisinin de aynı öneme olmasıdır.  Traderlar da konu giriş ve çıkış seviyeleri olduğunda aynı zihniyeti paylaşmalıdır.  Ne yazık ki pek çok yeni ve hatta deneyimli trader, kendilerine muhtemel en iyi giriş seviyelerini sağlayacak trading stratejilerini öğrenmek için saatler geçirir.  Ancak genellikle çıkış seviyelerine çok fazla önem verilmez.  Bu davranış modeli, neden pek çok insanın trading ile para kazanmakta zorlanmasının en büyük nedenlerinden birisi.  Aslında, bu yazıyı okuyan herkesin, işlem açtıklarında, işlemin gidişini takip edip daha sonra sert bir dönüş ile stoplanma deneyimi olmuştur. Çıkış seviyelerinin giriş seviyeleri kadar önemli olmasının en büyük nedeni özellikle büyük bir hareket yakalamaya çalıştığınızda kendini gösterir.  Aynı zamanda iz süren stop kullanmanın da faydalarından birisi çünkü % 5 oranında bir hareket hedefliyorsanız, başınıza gelebilecek en kötü şey, işlem lehine % 4’lük bir hareket olması ve daha sonra dönüş yaşanması.  İz süren stop kullanarak, karlarınızı kilitleyebilirsiniz ve bu da pozitif seviyede kalmak için son derece önemlidir.

Tüyo 3: 2:1 Kâr Zarar Oranlarının Ötesine Bakın
Trading veya yatırımın ilk dersi, uzun vadede kâr etmek için, 2:1 kâr zarar oranı kullanmanız gerektiğidir.  Bu, riske attığınız her 1 $ için, en az 2 $ kâr etmeniz gerektiği anlamına gelir. Ne yazık ki, forex piyasasında, bu oran özellikle kısa vadeli işlem yapan traderlar için biraz zor olabilir.  Bir işlemde 20 pip kâr etmek isteyen kısa vadeli bir yatırımcı düşünün. 2:1 kâr zarar oranını korumak isterse stop emrinin 10 pip olması gerekir.  Ancak 10 pip, pek çok döviz paritesi için spread oranından biraz daha fazladır ve bu da stoplanma ihtimalinin son derece yüksek olduğu anlamına gelir. Alternatif olarak, bir trader, mevcut fiyatın 50 pip gerisinde “destek” olduğunu biliyorsa, o zaman 2:1 oranını korumak için 100 piplik kâr etmek zorundadır. 100 pipin, genel olarak bir döviz paritesinin düşük aralığının ortalama yüksek seviyesi olduğu düşünülünce, kısa vadeli işlemlerde gün içi bir hareketten % 100 kâr sağlamak zor olabilir.  1:1 kâr zarar oranı da işe yarayabilir ancak kullanılan stratejinin % 65 veya daha fazla doğruluk oranı olması gerekir ve bu da genellikle kısa vadeli işlemler için uygundur.  Örneğin, bir ekonomik haber açıklaması sonrasında momentum işlemi girecekseniz, hedefiniz ve stop seviyeniz 20 pip olabilir çünkü beklentiniz hızlı bir devamlılık olması yönünde olacaktır.  Ancak bu durumun net olumlu sonuçlar vermesi için, yanılma oranınızın haklı çıkma oranınızdan çok daha fazla olduğuna emin olmak zorundasınız. 

Tüyo 4: Hem Teknik Hem De Temel Veriler Çok Önemli
Pek çok döviz işlemcisi, genellikle grafik okumasına odaklanır çünkü grafik okuması sade ve basittir. Ayrıca grafik fiyatlarında herşeyin hesaba katıldığına inanırlar.  Bu durum belli bir seviyeye kadar doğru olabilir ve teknik analizin de, özellikle kısa vadede faydalı olduğunu düşünüyorum. Ancak sadece grafiklere dayanarak işlem yapmak at gözlüğü takarak işlem yapmaya benzer. Temel veriler, döviz kurlarındaki mevcut trendi belirler ve her türlü büyük teknik trend değişikliğinde, temel verilerin de değişmesi gereklidir.  Daha ayrıntılı bir seviyede günlük ekonomik veriler de döviz paritesinde kısa vadeli bir trendi değiştirebilir ve kırılmayı tetikleyebilir.  Bu nedenle, teknik analiz kullanan insanların, açıklanacak ekonomik verilerden haberdar olması böylece de işlemlerinizdeki riskleri düzgün bir şekilde değerlendirebilmesi son derece önemlidir. 

5. Tüyo: Ev Ödevinizi Yapın
Son olarak, öğrendiğiniz trading stratejileri ve işlem yapmayı seçtiğiniz aracıları seçerken de gereken özeni göstermeniz çok önemli.  Döviz piyasasının en büyük faydalarından birisi, sanal deneme hesaplarında stratejilerinizi test etme olanağı bulmanızdır.  Deneme hesabında çalışırken veya çok küçük tutarda bir hesap açarak stratejilerinizle para kazanabildiğinize emin olun. Aracı kurumlara gelince, birkaç aracı kurum deneyin, hizmetlerini ve fiyatlarını da karşılaştırdıktan sonra size en mantıklı geleni seçin. 

Risk Uyarısı

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım
danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti,
aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen
bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı
sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve
tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine
dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk getiri
tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer
alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize
uygun sonuçlar doğurmayabilir.

Bu Hafta Çok Okunanlar

Edebiyat Sitesi